umut fakirin ekmeği, karpuz kabuğuysa gemisi...
Hani bir etki olur, seni yüreğinden, derinden derinden vurur. Bir kitap olur bu bazen, bir resim olur, belki fotoğraf ya da bir söz. Şu vakitteyse bir film oldu bu. Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak adında bir film. Gişede sessiz kalan ama bol ödüllü bir film. Ne tezat ama...
2004 yılında gösterime giren film, Ahmet Uluçay imzası taşıyor. Yönetmenin ilk sinema filmi.
60'lı yıllarda Kütahya'nın sevimli bir kasabasında geçiyor film. On dört-on beş yaşlarında karpuzcu çırağı Recep ile berber çırağı Mehmet'in hayatlarından bir yaz mevsimi. Gündüzleri kasabada çıraklık yapmakta, akşamlarıysa köydeki evlerinin bitişiğindeki ahırda yaptıkları derme çatma film makinesinden film izlemeye çalışmaktadırlar. Kasabanın sinemasından aldıkları kopmuş filmleri tamir ederek oynatmaya çalışırlar ama bir türlü hareket etmez film karelerindeki adamlar.
Bir de kalp ağrısı vardır Recep'in. İki kız annesi dul bir kadın "sen benim oğlum olsana" der ona. Önce kadının inekleri için karpuz kabukları götürür ardından çaydı yemekti derken kadının ısrarıyla evlerine gitmeye başlar. Evin küçük kızı Recep'ten hoşlansa da Recep'in gönlü kendisinden neredeyse beş yaş büyük diğer kıza, Nihal'e kayar.
Karpuzcu satar karpuzları ve bırakır işi. Kendi deyimiyle karpuz kabuğundan gemiler yapmış ve o gemi de nihayetinde batmıştır. Recep güzel resimler çizmektedir ve karpuzcu da Recep'e "oku sen" der, yani benim gibi karpuz kabuğundan gemiler yapma...
Mehmet de sürekli azarlandığı ve tokatlandığı berberin yanından ayrılır. Recep, filmleri oynatmayı başarır ve ikisi hatta köyün delisiyle birlikte üçü köyün çocuklarına film oynatırlar. Adları "Gımıldak Recep ve Mehmet"tir artık.
İkisi de işsiz kalınca kasabaya gitmek için sinema ve Nihal olur sebepleri. Recep yazdığı mektubu Nihal'e götürmesi için Mehmet'e verir. Nihal, Mehmet'e kızıp mektubu yere atar ama Mehmet gidince gizlice mektubu alır. Mehmet, Nihal'in mektubu aldığını görür ve Recep'e mektubu verdiğini söyler. Ama kasabaya sinemaya ve Nihal'i görmeye gittiğinde taşınmış olduklarını öğrenir. Geriye sadece sinema kalır iki arkadaş için...
Filme dair hangi karenin güzelliğinden bahsetsem diye düşünüyorum ama filmin her karesini sevdim, hatta filmin naifliğini bozduğu hakkında yorumlara inat, Nihal'in yakın çekim, Recep'in getirdiği cevizden gizlice yediği sahneyi dahi beğendim. Kütahya şivesini sevdim önce ve Ege insanını. Recep'i "güzel .iç " diye seven oğulsuz dul kadını, iki kızı, karpuzcuyu, berberi (berber rolünde yönetmenin kendisi oynuyor), köyün delisini ve tabi ki yönetmenin kasaba halkından seçtiği başroldeki iki amatör oyuncuyu. Nice profesyonel oyuncu ellerine su dökemez. Muhteşem oynamışlar, oynamışlar bile denemez adeta yaşamışlar. Sahnelere geri dönersek, Recep'in evlerinin üst katındaki, ayak ucuna su koymakla ve odadaki mumları yakmakla annesi tarafından görevlendirildiği yatır sahneleri var ki, Recep her akşam günün muhasebesini yapar yatırla:
"Bu kız beni öldürecek, film yine gımıldamadı..." şeklinde. Yatırla tek taraflı sohbetinin konusu sinema ve Nihal'dir hep. Recep, sinemadan devamlı film negatifi alır ve annesi de her defasında "şeytan işi" diye yakar onları.
Film, konusu, kurgusu, oyuncuları, estetik kaygı taşımayan, yapmacıklıktan çok uzak sıcacık, samimi ve esprili diyaloglarıyla ve de çekim tekniğiyle çok başarılıydı.
Türk sinemasının yüz aklarından biri bu film. Neden bu kadar kıyıda köşede kaldı Türkiye'de, konu yine reklama gelecek ama varsın gelsin, şişirilmiş ve başarısını sadece iyi pazarlanmasına borçlu tüm filmlere inat, bu filmi izleyin. Ben arşivime aldım bile.
Yönetmen Ahmet Uluçay, 2009 kasımında aramızdan ayrılmış. Okuyunca üzüldüm... Yönetmen tüm parasızlıklara rağmen çektiği bu filmde, kendi yaşamından kesitler sunmuş.
Ah bir de "beyaz giyme toz olur, siyah giyme söz olur.... salına da salına da gel hadi yavrum, dön dolaş yine bana gel" türküsü yok mu, dünden beri dilimde...
Oyuncular: İsmail Hakkı Taslak (Recep), Kadir Kaymaz (Mehmet), Boncuk Yılmaz (Nihal)...
İkisi de işsiz kalınca kasabaya gitmek için sinema ve Nihal olur sebepleri. Recep yazdığı mektubu Nihal'e götürmesi için Mehmet'e verir. Nihal, Mehmet'e kızıp mektubu yere atar ama Mehmet gidince gizlice mektubu alır. Mehmet, Nihal'in mektubu aldığını görür ve Recep'e mektubu verdiğini söyler. Ama kasabaya sinemaya ve Nihal'i görmeye gittiğinde taşınmış olduklarını öğrenir. Geriye sadece sinema kalır iki arkadaş için...
Filme dair hangi karenin güzelliğinden bahsetsem diye düşünüyorum ama filmin her karesini sevdim, hatta filmin naifliğini bozduğu hakkında yorumlara inat, Nihal'in yakın çekim, Recep'in getirdiği cevizden gizlice yediği sahneyi dahi beğendim. Kütahya şivesini sevdim önce ve Ege insanını. Recep'i "güzel .iç " diye seven oğulsuz dul kadını, iki kızı, karpuzcuyu, berberi (berber rolünde yönetmenin kendisi oynuyor), köyün delisini ve tabi ki yönetmenin kasaba halkından seçtiği başroldeki iki amatör oyuncuyu. Nice profesyonel oyuncu ellerine su dökemez. Muhteşem oynamışlar, oynamışlar bile denemez adeta yaşamışlar. Sahnelere geri dönersek, Recep'in evlerinin üst katındaki, ayak ucuna su koymakla ve odadaki mumları yakmakla annesi tarafından görevlendirildiği yatır sahneleri var ki, Recep her akşam günün muhasebesini yapar yatırla:
"Bu kız beni öldürecek, film yine gımıldamadı..." şeklinde. Yatırla tek taraflı sohbetinin konusu sinema ve Nihal'dir hep. Recep, sinemadan devamlı film negatifi alır ve annesi de her defasında "şeytan işi" diye yakar onları.
Film, konusu, kurgusu, oyuncuları, estetik kaygı taşımayan, yapmacıklıktan çok uzak sıcacık, samimi ve esprili diyaloglarıyla ve de çekim tekniğiyle çok başarılıydı.
Türk sinemasının yüz aklarından biri bu film. Neden bu kadar kıyıda köşede kaldı Türkiye'de, konu yine reklama gelecek ama varsın gelsin, şişirilmiş ve başarısını sadece iyi pazarlanmasına borçlu tüm filmlere inat, bu filmi izleyin. Ben arşivime aldım bile.
Yönetmen Ahmet Uluçay, 2009 kasımında aramızdan ayrılmış. Okuyunca üzüldüm... Yönetmen tüm parasızlıklara rağmen çektiği bu filmde, kendi yaşamından kesitler sunmuş.
Ah bir de "beyaz giyme toz olur, siyah giyme söz olur.... salına da salına da gel hadi yavrum, dön dolaş yine bana gel" türküsü yok mu, dünden beri dilimde...
Oyuncular: İsmail Hakkı Taslak (Recep), Kadir Kaymaz (Mehmet), Boncuk Yılmaz (Nihal)...
2 yorum:
Gel de izleme!!
1xbet korean【Malaysia】1xbet,1xbet
1xbet korean,【WG98.vip】⚡,1xbet,1xbet,1xbet is a sportsbook operated by 1xbet Betfair, and the company is licensed by kadangpintar the Curacao Gaming Control febcasino Board
Yorum Gönder