Pazartesi, Temmuz 02, 2007


DOĞRU BESLENMEYLE İLGİLİ YANLIŞ BİLDİKLERİMİZ

Serkan O. Yimsel

Bu kitabı okuduktan sonra sağlıklı beslenme hakkında pek çok konuya bakış açım değişti. Pastörize süt ve diğer pastörize ürünleri çoğunluk gibi ben de daha sağlıklı bulurken öğrendim ki işin aslı öyle değilmiş. Pastörizasyon işleminde sütün içindeki enzimler yok oluyormuş zaten pastörizasyon işleminin başarılı olması için enzimlerin ölmesi gerekiyormuş. Durum böyle olunca yani yüksek sıcaklıkta kısa sürede ısıtma işlemi olan pastörizasyonla enzimler öldüğü için sütteki kalsiyum emilemiyor ve kemiklerde depolanamıyormuş tabi böyle olunca da kutu sütler kalsiyum kaynağı olmaktan çıkıyor. Ama tv'ye bakacak olursak reklamlarda bas bas bağırıyorlar diş ve kemik sağlığı için, bol kalsiyum için, süt için diye ve bu süt de tabi ki onlara göre kutu süt. Tamamen pazarlama stratejisi. Yazar -kendisi egzersiz terapisti- mümkün olduğunca fabrika işlemlerinden geçmemiş ürünleri kullanmamızı tavsiye ediyor buna süt de dahil. Eski usül sütçüden alınan-ama temizliğinden eminsek tabi- sütü ve bu sütle yapılan yoğurdu ve diğer ürünleri tavsiye ediyor.

Çok önemli bir başka konuysa sıvıyağlar. Bizler hep tereyağını kalp-damar düşmanı , sıvıyağları ise daha sağlıklı görüyorduk bize öyle gösterdiklerinden dolayı. Ama işin aslı tereyağ hiç de sanıldığı gibi zararlı değil aksine faydalıymış ama tabi ki her şeyde olduğu gibi aşırıya gitmeden. Ayçiçek yağı, mısır yağı, soya yağı, pamuk yağı gibi(zeytinyağı ve fındık yağı hariç) sıvıyağların pek çok rafine işlemden geçtiğini, sağlığa zararlı hale geldiğini özellikle bu yağların pişirme yağı olarak kullanılmamasını tavsiye ediyor. Tereyağı taklidi yağlar, margarinler, bitkisel yağlar ve işlenmiş gıdalara katılan hidrojene bitkisel yağlar vücutta serbest radikal aktivitesini arttırarak kronik yani müzmin hastalıkların en belalılarına -koroner hastalıklar ve kanser-kadar gidebilecek sağlık problemlerine yol açmaktaymış.

Soyaya gelince; soyanın sanılanın aksine Uzakdoğuda az tüketilen bir sebze olduğunu ve uzun zaman boyunca insana verdiği zarar yüzünden yiyecek olarak değil bir çeşit gübre olarak kullanıldığını söylüyor yazar. Ayrıca Uzakdoğuda şimdiki gibi soya eti, kıyması, sosisi, sütü, bebek maması değil, sınırlı fermante ürünlerini kullanıyorlarmış. Soya pazarının yüzde seksenine sahip Amerika'nın pazarlama stratejilerine kurban gitmeyelim.

Ayrıca zayıflamak isteyenlere, kilo almamak isteyenlere veyahut sağlıklı yaşamak isteyenlere çok basit ama altın değerinde bir kural: yemekten 15-20 dk önce su için, yemek esnasında çok az su için ve yudum yudum için, yemek bitiminde su içmeyin ve yemekten en az bir saat sonrasına kadar su içmeyin. Bu zamanlar hariç vücudunuzdaki her 25 kilo için 1 lt.su için.

Kitabı çok faydalı buldum ve içinde benim şu anda yazmadığım pek çok şey var, açıklamalı olarak. Yazarına ve yayınevine çok teşekkür ediyorum. Böyle bir zamanda böyle bir kitabı yazmak cesaret işi. Herkesin okumasını tavsiye ediyorum, bilinçli tüketici olmak ve sağlıklı yaşamak için. Yazarın deyimiyle etiketinde anlamadığınız kelimeler olan yiyecekleri almayın. Son söz; vücudunuzdaki hücreler besinlerinizle yani yediklerinizle şekillenirler.

Hayy Kitap, basım yılı 2007, 200 syf.

Hiç yorum yok: