Perşembe, Haziran 18, 2009



İKİ YEŞİL SUSAMURU
Anneleri, Babaları, Sevgilileri ve Diğerleri

Buket Uzuner

İki Yeşil Susamuru, yazarın ilk romanı, benimse Buket Uzuner imzalı okuduğum üçüncü roman. Ne var ki bu kitabı da, kısa süre önce okuduğum İstanbullular'ı da Kumral Ada Mavi Tuna kadar beğenmedim, onun kadar başarılı bulamadım.

Enteresan ismi ve meşhur "Camondo merdivenleri"nin yer aldığı kapak resmiyle Buket Uzuner kitaplarının yer aldığı kütüphane rafında, diğerlerinin arasında dikkatimi çekti İki Yeşil Susamuru. Kitabı elime aldım ve arka kapak yazısını okudum. Genelde arka kapak yazıları bir kitabı okuyup okumamak arasında karar vermemde bana yardımcı olur. Ama bu kitabın arka kapak yazısını bu anlamda yetersiz bulmuş olsam da sırf şu merdivenlerin cazibesinden ötürü seçtik kitabı ve başladık okumaya...

Bir kadın. Adı Nilsu Baran. Elinde kendi hayat hikayesini yazdığı dosyasıyla tanınmış bir yazarın kapısını çalar. Henüz otuz yaşlarında olan bir kadının roman olacak kadar nasıl bir hayat hikayesi olabilir ki diye düşünür yazar ama kabul eder Nilsu Baran'ın hayat hikayesini yazmayı.

Yıl 1978. Henüz on dört yaşında Nilsu ve annesi o yaz, yakışıklı bir ressam için evi terkediyor. Ardından babası -henüz boşanmamışlardır- yeni bir ilişkiye başlıyor. Nilsu, babasının sevgilisiyle tanışıyor, adı Selen, bir mimar ve tuhaf bir cazibesi vardır hiç istemese de Nilsu'nun kendini alamadığı. Nilsu, babasına fazlasıyla bağlıdır ve onu annesinden başka bir kadınla paylaşma fikri korkunçtur. Ama yine de kardeşi Cem'in aksine Selen'de hoşuna giden şeyler de vardır. Özgüveni, kültürü, anlayışı, sabrı ve arkadaşlığı...

Nilsu'nun anne ve babası boşanır. Annesi bir işadamıyla evlenir. Babası ise Selen'le yaşamaya başlar.

Gelelim kitabın ikinci başkişisi, yeşil susamurunun hikayesine: Teoman, ütopik bir çevreci, eylem adamı. Annesine olan bağlılığı, hayranlığı yüzünden belki de hiçbir ilişkisinde dikiş tutturamıyor. Ve bir gün annesi intihar ediyor. Teoman da yaşarken pek suskun olan, tamamen tanımadığını düşündüğü annesini ölümünden sonra araştırmaya koyuluyor. Ve bu konuda başvurduğu kaynak annesinin yakın arkadaşı yazar Neyyire Gömüç oluyor. Annesi ve N.G. arasındaki mektuplaşmalar Teoman'ı N.G'nin evine götürüyor. Ama ne kadar istese de annesinin N.G.'ye yazdığı mektuplara ulaşamıyor.

Ve Nilsu... Her erkekte babasını arayan, bu yüzden belki de olgun yaşta erkeklerle ilişki kuran. Biri de öğretmeni Mike. İntihar etmiş bir babanın oğlu, intiharın eşiğinde bir hayat süren Mike.

Nilsu'nun hayatındaki bir diğer önemli kişi Selen, Nilsu'nun babasıyla ayrılıyor ve Amerika'ya yerleşiyor. Ama Nilsu'yla bağını koparmıyor. Mike da gidiyor ve Selen kısa ilişkilerinin ardından yeni bir aşka yelken açıyor.

Nilsu ve Teoman... Teoman'ın konuşmacı olduğu bir konferansta tanışırlar ve böyle başlar iki yeşil susamurunun hikayesi. Kendisini susamuru ilan eden çevreci Teoman ve sevgilisi Nilsu.

Ve Nilsu Baran'ın hayat hikayesini yazması için kapısını çaldığı yazar, hikayeyi eksik buluyor ve Nilsu Baran'a ulaşmaya çalışıyor. Ulaşamayınca yazar, kendisi gibi yazar olan Neyyire Gömüç'ü buluyor. Ondan öğrendikleri hem yazarın hem biz okuyucuların kafasını allak bullak ediyor. İlk sayfasından itibaren sabırla okumaya devam ettiğim kitap, herşeyin aydınlandığı(!) son sayfalarda sabreden dervişi muradına erdiremeden kalp sektesinden öldürüyor :-)


Uzun uzadıya anlatılan tüm konu, apar topar bir finalle, üstelik epey karmaşık bir finalle okura sunuluyor. Kurgu farklı ama heyecanı sönük bir kurgu olunca, okur da "Bakalım yazar nereye varacak?" diyor ister istemez.

Teoman ve Nilsu karakterleriyle Oedipus/Elektra kompleksi çıkıyor romanda karşımıza. Aşk ve intihar olgusu da İki Yeşil Susamuru'nun barındırdığı diğer temalar.

Everest Yayınları, basım yılı 2007 48. basım ( ilk basım 1991, Gür), 314 syf.

7 yorum:

Adsız dedi ki...

Daha önce hiç Bukar Uzuner okumadım. Merak etmiyor da değilim. Teşekkürler paylaşım için.

serpil dedi ki...

Bende bu kitabın ilk baskısı var,Gür yayınlarından.Bir imza gününde Buket Uzuner'e götürmüştüm, o eski kitabı görünce çok hoşuna gitmişti.
Kumral Ada Mavi Tuna ve İki Yeşil Su Samuru Buket Uzuner'in en sevdiğim kitaplarıdır, yeniden okumak isterim aslında.
Sevgilerimle.

Unknown dedi ki...

3-4 yıl önce okumuştum ama hala etkisi üstümde olduğuna göre iyi bir kitap diyebilirim :)Ama dediğin gibi sonu güzel değil; yarım kalıp üstüne üstlük, devamı hakkında yorumsuz bırakan kitapları sevmiyorum.
Benim okudum baskısında bölümler arasında çizilmiş semboller vardı, onlar çok hoşuma gitmişti... özellikle de denge işaretine benzeyen su samurları çok hoşuma gitmişti.

Buket Uzuner'in hikaye kitaplarını deneyebilirsin.Beni en çok "Karayel Hüznü" adlı kitabı etkilemişti. Özellikle de "İkizlerden Biri" adlı öyküsü...Orda kendini tanımlarken, "göl" gibi tanımlıyor ve beni kalbimin tam orta yerinden vuruyor...
"Güneş Yiyen Çingene" adlı hikaye kitabının da adı çok hoşuma gidiyor :)Ayrıca içinde ilham verici ögeler buluyor :)
"Benim Adım Mayıs" da güzel şeyler bulabilirsin diye düşünüyorum.

asli koyuncuoğlu dedi ki...

Buket Uzuner en sevdiğim,kıskandığım yazar.Balık İzlerinin Sesini de mutlaka okumalısın.Tabi diğer kitaplarını da es geçme hepsi çok güzeldir

SERAP dedi ki...

Sanırım Buket Uzuner asla kumral ada mavi tuna'nın yerini tutacak bir kitap yazamayacak...Bu kitabı lisedeyken okumuştum ve o zamanki ruh halime karışık konular ve karakterler çok iyi gelmişti.Şimdi okusam aynı tadı alırmıyım bilmiyorum.Yinede öykücülüğü bir başkadır.Değişik bir tad vardır onun öykülerinde...Biraz ara verdikten sonra muhakkak dene öykülerinide...

Bu arada bloğa yazdığın mesajı her açışımda tekrar tekrar okuyorum ve sana telefon etmek istiyorum ama sorun şu ki telsim hattımı kaybettim haliyle numaranıda:( Bir mail atarsan en kısa zamanda sesini duymak isterim.Özlemle efendim...

Unknown dedi ki...

Sevgili Serpil, ne hoş bir anı bu.
Kitaplarla aranın iyi olduğunu az çok yorumlarından anlayabiliyorum ama bir bloğun olsaydı güzel olmaz mıydı? Yani ben de senin okuduğun kitapları, onları kendi kelimelerinle nasıl yorumlayacağını merak etmiyor değilim, ne dersin düşünmez misin?

Sevgili Vişne, yorumunu görünce sevindim. Yazılarına uzun ara veriyorsun. Yazdıkların arasında "denge"ye benzettiğin figür dikkatimi çekti ve kitabı açıp baktım tekrar. Güzel çağrışım yapmışsın. Hikayelerini deneyeceğim, tavsiyene güveniyorum, teşekkürler.

Sevgili Aslı, Buket Uzuner'e kısa bir ara veriyorum. Ama aklımın bir köşesine tavsiyeni yazdım.

Sevgili Serap, kitap dostum benim, senin de tavsiyelerini dikkate alacağım.
En kısa zamanda mail atacağım efendim.

sevgiler hepinize...

serpil dedi ki...

Güzel düşüncelerin için teşekkürler,sürekli okumayı ve yazmayı gerektiren bir işim var bu yüzden blog yazmaya zaman ayıramam sanırım belki ilerde.
Senin gibi kitap dostlarını da bloglar aracılığıyla izleyebildiğim için çok şanslıyım.
Sevgilerimle.