Cuma, Şubat 13, 2009


BABİL'de ÖLÜM, İSTANBUL'da AŞK

İskender Pala

Divan edebiyatı dalında profesör olmuş bir yazar: İskender Pala. Babil'de Ölüm İstanbul'da Aşk, yazarın okuduğum ikinci kitabı. İlk okuduğum kitabı Leyla ve Mecnun gibi bu kitap da Leyla ve Mecnun mesnevisinden yola çıkılarak yazılmış.

Kitap için edebi anlatımlı bir macera romanı diyebiliriz ama macera türünde yazılacak bir eserin okuru sıkmamak ve okurdaki heyecan duygusunu taze tutmak adına sürekleyici bir dille yazılmış olması gerek. Lakin yazar divan edebiyatının o kendine has lirik ve edebi anlatımıyla uzayıp giden cümleleriyle ve "şunun aslında şöyle olduğunu bilseydi" gibi ihtimal babında cümlelerin fazlalığıyla okurun kafasını iyice karıştırıyor.

Kurguyu çok başarılı bulduğumu söyleyemeyeceğim, belki de üzerindeki divan edebiyatı kokusunu aksiyon havasıyla örtüştüremediğimden olsa gerek. Ama yazar, lise yıllarında anlamakta zorlandığımız divan edebiyatının zenginliğini yeni bir çerçeveden görmemizi sağladığı için büyük bir alkışı da hakediyor.

Gelelim kitaba: Hilleli Mehmet Efendi mahlasıyla şair Fuzulî , Kanunî'nin Bağdat'a girdiği gün kütüphanede bazı kitapları aramaktadır. Ne ki askerler kütüphaneyi teslim almadan hemen önce kütüphaneci şair Fuzulî'ye saklaması için bir hançer verir. Hançeri Fuzulî'ye verirken:
"Aşkı bilen biri için yedi gerçek sır vardır. Ona sahip olan dünyaya hakim olur" der ve ondan hançeri korumasını ve uygunsuz adamlara teslim etmemesini ister. Fuzulî hançeri alır ve gider. Ama kısa süre sonra kütüphanecinin öldüğünü öğrenir ve hançerin peşinde birilerinin olduğunu anlar. Fuzulî, üzerinde şifreli kabartmalar olan hançeri gömer. Ardından hançer üzerinde yazılanlarla ilgili araştırmalar yapar ve şifrelerin Keldanîler, Babil Zigguratı, Babil Cemiyeti (BC), Babil Uzay Araştırmaları Merkezi (BUAM), İştar Tapınağı, Bilge Rahip Arşiya Akeldan'la ilgili olduğunu bulur.

Bu arada kendisinden önce defalarca yazılmış olan Leyla ve Mecnun mesnevisini bir de onun kaleminden okumak istediklerini söyler insanlar ve fikri cazip bulan Fuzulî mesnevisini yazmaya başlar.

Ve küçük bir çilek başlar anlatmaya,kendisini papirüs yapmak için hurma lifleri, çöl dikenleriyle aynı kazana atan kara kaşlı, kara gözlü Arap kızı Leyla'ya olan aşkını...
( Evet, kitabın kahramanı/ baş kişisi Hilleli Mehmet Efendi'nin Fuzulî mahlasıyla yazdığı Leyla ve Mecnun divanı)

Leyla'nın ellerinde şekil bulan parşömeni, divanını yazmak için Fuzulî satın alır ve döker parşömenlere Leyla ve Mecnun'un acıklı hikayesini. Günler, haftalar geçer ve Fuzulî, Kitâb-ı Leylâ ve Mecnûn'u bitirir. Fuzulî kütüphanecinin sırrına ait şifreleri de yazdığı kitabın beyitleri arasına gizler.

Ve kitap padişaha armağan olarak sunulmak üzere İstanbul'a doğru yola çıkar. Ama rahat bir yolculuk olmaz bu. İsyancı Celalîler yollarını keser ama neticede kitap İstanbul'a gelir. Nakkaşların elinde daha da güzelleşir ve Topkapı Sarayı'na getirilir. Babil Cemiyeti (BC)'nin de kitabın ahvalinden haberdardır.

Padişah, hareminden Gürcü kızı Rukâl'e gönlünü eğlendirsin diye verir kitabı ve kitap sarayda kırk yıl geçirir. Ardından Rus kızı Roksan, "gülen" anlamına gelen
değiştirilen adıyla Hürrem'i tanır.

Ve Rukâl, kitabı da yanına alarak saraydan kaçar ama aradığı kurtuluşu bulamaz...

Kitap, Ceneviz korsanlarının elinden Roma'ya kadar uzanan yolculuk sonrasında kendini Vatikan'da bulur. Vatikan'da şifreler yavaş yavaş çözülmeye başlar ve yıllar sonra kitap İstanbul'a geri döner. Burada BC üyelerinin eline geçer. Kitabın her sayfası şifreleri çözmek için defalarca incelenir. Ama kitabın yolculuğu devam eder yine. Zamanın şairlerinin, ilim adamlarının sohbetlerinde baş köşede yerini alır kitap: Nef'î, Nabî, Bakî, Nedim, Şeyh Galip, Evliya Çelebi ve Namık Kemal'e kadar... Kuzey ülkelerine ardından Halep'e kadar...

Baş karakter kitap hiç ummadığı anda Leyla'ya kavuşur, Nabî Efendi'nin yazıcısı olmuş bulur onu.

Şifreler çözülmeye devam eder aradan geçen uzun yıllar boyu. Arşiya Akeldan'ın sırrına ermek, Babil ilahlarının altın heykellerine ulaşmak için nice insanın peşinde koştuğu Kitab-ı Leyla ve Mecnun aradan geçen üç yüz elli yıl sonrasında BC üyelerine sırrını verir. Babil Kulesi'nin kalıntıları bulunur ama bu her şeyin sonu olur...

O ise Süleymaniye Kütüphanesi'nde okunmak için bekleyen unutulmuş bir kitaptır artık...

Okunması uzun zamana yayılmış bir kitaptı, biraz yordu beni açıkçası.

Yazar, bölüm başlarına beyitler yerleştirmiş, aralarda çizimler de var.
En sevdiğim beyitle noktayı koyayım:

"İşbu mânâ-yı bedîhî görünen gün gibidir
Ömür bin yıl dahi olsa yine bir gün gibidir"
Ârif

(Güneş gibi parlayan bir manayı size söyleyeyim mi?
Ömür bin yıl da olsa, bir gün kadar kısadır)


Kapı Yayınları, basım yılı 2008 (24. basım), 416 syf.

12 yorum:

UÇURTMA;) dedi ki...

Benim favori kitaplarımdandır. Harika bir kurgu başarılı bir yazı. Görür görmez dedim ki buna yorum yazmazsam olmaz. Herkese tavsiye ederim.

asli koyuncuoğlu dedi ki...

Sevgili evvelzamaniçinde blogumda senin için bir ödül var

Unknown dedi ki...

Sevgili Uçurtma, hoş geldiniz...

Teşekkür ederim güzel yorumunuz için.

sevgiler...

Sevgili Aslı, çok teşekkür ederim ödülün ve aklına geldiğim için...

sevgiler...

el*ff dedi ki...

Benden de bi ödül sana , bekliyorum ...

Su dedi ki...

Evet gerçekten kurgusuylamükemmel bir eser bu..

Aklımdan halen çıkmayan kareleri var..

Müthişti..

UÇURTMA;) dedi ki...

tüh yaaa ben de ödül vercektim dedim ki belki böyle mim şeylerini sevmez diye ödül adına bir girişimde bulunmadım, yanılmışım, ama kalben verdim canım...sevilen bir blogsun yolun açık olsun:)

Unknown dedi ki...

Sevgili Uçurtma, doğru tespit, "mim" olayını pek sevmiyorum ama madem ödül verilmiş biz de aldık :-)
Sen ver yine, ben alırım :-)

Çok teşekkür ederim güzel ve samimi yorumun için.

sevgiler...

Adsız dedi ki...

evet bu da blogger lar arasında çok okunan bir yazar. katre-i matem kitabı.
bu arada paulo coelho kitapları dışında hiç ortak okuduğumuz kitap yok. taban tabana zıt bir kitap zevkimiz var. fakat pek çok kitabı not olarak aldım. zaman buldukça okuyacağım.

sibel dedi ki...

KİTAP KUMAYI SEVERIM Okudum ve çok güzel bir eser
SAYGILAR ...

Adsız dedi ki...

Rukal'in temsil ettiği değerler hakkında yorum yapacak olan var mı?

Feride Nizamettin dedi ki...

Sevgili Komşum,
Böyle dememe şaşırmayın ben sizin blog komşunuzmuşum meğer. Nasıl derseniz yıllardır blog sahibiyim daha bugün aklıma geldi en tepedeki "sonraki blog" seçeneğine tıklamak ve sizi buldum:)

İskender Pala Leyla ile Mecnun ve Katre-i Matem isimli kitaplarını çok severek ve bir solukta okuduğum bir yazar. Eski Türkçe, Osmanlıca kelimelere aşinalığım dolayısıyla hiç okuma zorluğu yaşamadım. Ancak bu iki kitabı çok sevmeme rağmen bir türlü Şah ve Sultan'ı okuyamadım. Kitap hala okunacaklar listemde bekliyor 50. sf'den öteye gidemedim.

Sevgilerimle

Duygu Bali dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.