Cumartesi, Aralık 15, 2007

KUMRAL ADA ~ MAVİ TUNA

Buket Uzuner


İç savaşların, içimizdeki ve dışımızdaki savaşların yazıya döküldüğü, tek kişilik aşkların, tarihin, Kuzguncuk'un, Kumral Ada'nın, Mavi gözlü Tuna'nın , Şair Dayı'nın, Meriç'in ve Aras'ın hikayesi ama en çok Mabel'in...

Ada'yla ilk karşılaşmasında ağzından öylesine dökülüp, zamanın meşhur sakızını kendisine ad olarak almasıyla başlayan, o çok kumral, asi ve kendinden emin Ada ile ondan iki yaş küçük arkadaş, sırdaş, tek taraflı sevgili Mabel'in yani Tuna'nın öyküsü...

Mekan Kuzguncuk... Zengin ve ünlü sanatçı ailenin biricik güzeller güzeli kızları Ada ve orta direk Bulgar göçmeni terzi bir babanın iki oğlu; Tuna ve Aras'ın çocuklukları, gençlikleri...Hayatlarının her sahnesinde rolü olan Şair Dayı...

Ve iç savaş gelip çattığında, seferberlik olduğunda, kendi içindeki çatışmasını bitirememiş Tuna'nın, insan öldüreceği, gözünün önünde insanların öleceği bir adrese, Doğu'da bir çatışma yerine dahil olması, bedeninde, beyninde ama en acımasızı ruhunda aldığı yaraları... Naifdir Tuna, değil savaşmak, savaş olgusu bile onun beynini yakmaya, sinirlerini yıpratmaya kâfidir, öyle de olmuştur...

Gördüğü ölümler ve bulunduğu ortam, ruhunu iyice sarsmış ve savaş sonrası askerlerin ruhsal tedavi edildikleri hastanenin "zararsız" hastalarından biri olmuştur. Bu sırada savaş ve aşk üzerine derin felsefesine de bolca tanık oluruz Tuna öğretmenin. Nihayetindeyse savaş alanından, çok şey görmüş, yaralı bir ruh olarak kurtulur.

Güzel yazılmış, başarılı bir kitap fikrimce. Kitabı okumayı tamamladığımda, geriye dönüp karakterleri kısaca inceledim. Tuna karakterinin oldukça güzel çizildiğini ikinci kez (ilki okurkendi.) farkettim, öyleki Ada karakterini Tuna sebebiyle sevmişim okuma süresince.

Kitaptaki cinsel içeriğin fazlalığından rahatsız da olmadım değil. Nedense bu kısımlardaki serbestlik ve anlatım, bana Murathan Mungan'ı çağrıştırdı ki kendisini okumuş ve kesinlikle beğenmemiştim. M. Munganvari kısımlar hariç anlatım farklı, benzetmeler estetik.

Kitabı diğer okuyanlarda olmuş mudur bilmiyorum ama ben kitabı okurken sanki bu insanları tanıyormuşum gibi hissettim. Ünlü sanatçı çift, şair dayı ve de kitabın Atilla İlhan'a ithaf edilmesi... Yazarın biraz esinlendiğini düşünüyorum yani tamamen kurmaca bir kitap değil fikrimce.

Tuna'nın gözüyle Ada'yı görmeyi, Kuzguncuk'ta bir köşkün arka bahçesinde oyun oynayan o bilmiş çocukları, hiç konuşmayan terzi babayı, küçük beyaz bir taşa saklanan çocukluk hayallerini, zenci kadın resmiyle o meşhur Mabel sakızı tüm savaşlara rağmen, incitmeden sevdim.

Aras, Ada, Tuna...
Hep başkasını düşleyerek yaşanmaz ki Tuna!...

6 yorum:

Berrin dedi ki...

bu kıtabı 98 senesınde okumustum yanılmıyorsam..kıtaptan cesıtlı notlar almıstım..unutulmayacak cok guzel bır kıtap..

SERAP dedi ki...

Seni sıkan imgeleri ben hiç hatırlamıyorum,demekki liseli aklımla dikkat etmemişim:)Önceden de dediğim gibi bir çok kişi için anlamı olan bir kitaptır bu.Ben hala mabel markalı birşey görünce dayanamıyorum.
Murathan Mungan 'ın hangi kitabını okuduğunu merak ettim.Belki önereceğim başka bir kitapla fikrin değişir:)
Kendine ve kuzuna iyi .
Şimdiden hayırlı bayramlar.

Unknown dedi ki...

Sevgili Berrin, evet, hoş bir kitap.

Sevgili Serap,dediğim gibi bazı kısımlar hariç hoş bir kitap. Murathan Mungan'ı sevmemem için "Üç Aynalı Kırk Oda" yeterlidir fikrimce.
teşekkürler, iyi bayramlar...

SERAP dedi ki...

Okuyalı çok oldu o kitabını,sonrada kime verdiğimi hatırlamıyorum ve haliyle geri dönmedi.Sanırım ne demek istediği bu örnekle daha iyi anladım.

Butterfly dedi ki...

ben de bu kitabı okuduğumda 98 yılıydı, bir gece sabaha karşı bitirdiğimde nedense içimde bitmek bilmeyen bir ağlama isteği doğmuşru, sonra bir Uzuner hayranı olup çıktım onun tüm kitaplarını öykülerini gazi notlarını romanlarını okudum hepsinde ben de ayrı bir tad bıraktı, bir gün onunla tanışmak hayalimi saklı tutarak hayatını takip ettim...

Unknown dedi ki...

hoş geldiniz... evet, bu kitabın öyle bir özelliği var. ne güzel Buket Uzuner külliyatına sahipsiniz...
sevgiler...