KIZIL VAİZ / DERZULYA HAİN ÜÇLEMESİ I
Orkun Uçar
Komşu kitaplıktan uzun süre önce alınıp okunan ama yorumlanması ertelenen bir kitap oldu Kızıl Vaiz. Ertelenme sebebiyse malum, sinema yorumlarım. Uzun ara verdiğim kitap yorumlarıma bu kitapla başlangıç yapalım bakalım.
Öncelikle kitabın yazarından bahsedeyim. Gerçi bilenler bilir, çünkü yazar bir ara çok satanlar listesinde ilk sırada yer alan kitapların yazarı. Metal Fırtına, Asi ve Zifir gibi. Bu üç kitabı okumadım, okur muyum onu da bilmiyorum ama Kızıl Vaiz, arka kapağında yazanlarla dikkatimi çekti ve başladık okumaya.
Yazar "Derzulya" adlı on iki kitaptan oluşacak serinin "Hain Üçlemesi"nin ilk kitabı olarak okura sunmuş kitabını. Yazarın, internet üzerinde kurduğu Xasiork Ölümsüz Öyküler Kulübü adlı bir de adresi var.
Bu kitap da aynı adlı yayınevinden çıkmış ilk baskı. Kitabın diğer baskısı Altın Kitaplar'dan.
Nasıl bir kitap Kızıl Vaiz? Öncelikle bu türde okuduğum ilk kitap. Epik fantezi tarzında yazılmış bir roman. Kitabın henüz ilk sayfalarındayken "Ölü Ozanlar Derneği" çağrışımı kafamda döndü durdu ama aslında pek benzerlik yok.
Kitabın konusuna gelince: Kitap, Beyoğlu'nun arka sokaklarında gizemli bir öykü kulübüne üye olmak isteyen genç bir yazarın başından geçenleri anlatıyor.
Kahramanımız Atilla, Beyoğlu'nda dolaşırken bir süre önce ortadan kaybolan ve intihar ettiği söylentisi yayılan arkadaşı Gökhan'a rastlar. Seslenir ama arkadaşına sesini duyuramaz ve arkadaşının peşinden gider. Arkadaşı, daha önce hiç görmediği ve varlığından haberi olmadığı bir yapıya girer, peşinden Atilla da girer. Yapının kapısındaki "Xasiork-Ölümsüz Öykü Kulübü / Yalnız Gören Gözler Girebilir!" yazısı merakını daha da artırır. İçeri girer ve bir toplantı yapılacağından haberdar olur. Atilla daha kendisine ikram edilenleri bitirmemişken odaya bir ihtiyar adam ve arkasında arkadaşı Gökhan girer. Arkadaşı Atilla'yı görünce şaşırır ama kulüpten çıktıktan sonra konuşacaklarını ve Atilla'dan sadece anlatılacakları dinlemesini ister.
Ve başlar odadaki öykü grubundan Yakup, kendi yazdığı "Depo" adlı hikayesini anlatmaya. Ardından bir başka üye "Yengeç" adlı öyküsünü anlatır. Öykülerin bitiminde herkes görüşlerini bildirir. Atilla da kendi görüşünü söyler ve oradakilere kendini farkettirir. Kulübün başkanı ihtiyar adam yani Bay Sinbad, Atilla'ya kulübe katılmak isteyip istemediğini sorar. Atilla üye olmaya çok isteklidir ama öykü kulübünün bir şartı vardır: Herkesin beğeneceği bir öykü yazmak...
Kulüpten çıkarlar ve ertesi gün iki arkadaş bir barda buluştuklarında Gökhan kulübe nasıl üye olduğunu ve üye olmasını sağlayan "Buzlar Kraliçesi" öyküsünü anlatır. Ardından iki arkadaş, Gökhan'ın evine giderler ve Atilla kendi yazdığı öyküsü "Cevayir"i anlatır arkadaşına. Gökhan ise Atilla'ya kulübe üye olabilmesi için daha iyi bir öyküye ihtiyacı olduğunu söyler. Atilla bir diğer öyküsü "Uçurum Halkı"nı anlatır, ardından "Tekboynuz"u...
İki arkadaş Bay Sinbad'ın yemek davetine giderler ve Atilla burada kulüple ilgili önemli şeyler öğrenir: Kulübün istemediğine varlığını belli etmediğini mesela...
Bay Sinbad'ın eşi Yasemin Hanım da öyküsünü anlatır " Erdemli Yürüyüşçü Ois". Yemekler yenir ve Atilla "Bir Robot Masalı" öyküsünü anlatır.
Öykü sonunda Bay Sinbad, kulübe üye olmanın gerektirdiği sorumluluklardan bahseder. Gizemli bir yolculuk da bunlardan biridir. Atilla'nın onayından sonra dört kişilik grup ( Atilla, Gökhan, Bay Sinbad ve eşi) merdivenlerden çıkarlar ve bambaşka bir boyuta geçerler. Geldikleri bu bambaşka dünya Bay Sinbad'ın tarifiyle "bütün dünyaların merkezi Derzulya"dır. Dörtlünün kıyafetleri de değişmiş, Arap kıyafetlerine dönüşmüştür.
Atilla görevini öğrenir: İyiliğin ve kötülüğün devamlı savaş halinde olduğu Derzulya'da dengeyi sağlamak.Kötülük güçlerinin başı Kızıl Vaiz'e karşı savaşacaktır. Ama önce kulüp üyelerinin beğeneceği bir öykü anlatmalıdır. Dörtlü grup, Kızıl Vaiz'in büyülü oyunlarına yakalanırlar ama dünyaya dönüş yapabilirler. Lakin Atilla, dünyaya döndüğünde Derzulya'yı unutmuştur.
Atilla, davet dönüşü evine giderken tinerci çocukların saldırısına uğrar ama zarar görmez. Saldırıda bir tuhaflık olduğunun farkındadır ama nedenini bulamaz.
Atilla, bir televizyon kanalında çalışan arkadaşına filme çekilmesini umduğu "Ruh Yutucu" hikayesini okur. Bu arada bir gece rüyasında Kızıl Vaiz'i görür. Kızıl Vaiz'in şiddetli öfkesiyle karşı karşıyadır. Uyanır ve kendi kendine "Kauçuk Bebek" hikayesini okur.
Sonraki buluşmalarında kulüp için yazdığı "Ölünün Yamyamlığı" adlı öyküsünü okur arkadaşı Gökhan'a. Arkadaşı öyküyü pek beğenmez ama birlikte kulübe giderler yine. Yemekten sonra bir başka üye "İlmik", bir diğeri "Tabu", bir başkası da "Sonsuza Anıt" öykülerini anlatır.
Sıra Atilla'ya gelir ve o da "Zorunlu Aydınlık Çağı" öyküsünü anlatmaya başlar...
Kulübe üye olabildi mi, onun cevabı da sanırım, serinin ikinci kitabı henüz yazılmamış olan "Cellat" da karşımıza çıkacak. Üçlemenin son kitabı da "Aşk" olacakmış.
Ölümsüz Öyküler Kulübü'nde anlatılan tüm öyküler başarılı ama benim favori öykülerim: Birincilik ödülü de olan, dedesinden kalan mirası alabilmesi yine dedesinden kalan bir depoyu işletmesine bağlı olan bir adamın yaşadığı tuhaf olayları anlatan "Depo",
Fantastik bir kader hikayesini anlatan "Ruh Yutucu" -sanırım en çok bu öyküden etkilendim-, "İlmik", "Uçurum Halkı", "Tabu" ve "Sonsuza Anıt"...
Benim için yeni bir yazar, yeni bir kitap ama serinin henüz yazılmamış ikinci kitabını da şimdiden merakla bekliyorum.
Fantastik kurguyu kısmen seviyorum ama bir Türk yazarın hayal gücünün bu kadar geniş olması da hoşuma gitti doğrusu.
Bu kitap, başarılı bir yönetmenin elinde harika bir filme dönüşebilir fikrimce.
Xasiork Kitapları (Altın Kitaplar'da yeni basım/ 2007), basım yılı 2002, 207 syf.
Bu kitap da aynı adlı yayınevinden çıkmış ilk baskı. Kitabın diğer baskısı Altın Kitaplar'dan.
Nasıl bir kitap Kızıl Vaiz? Öncelikle bu türde okuduğum ilk kitap. Epik fantezi tarzında yazılmış bir roman. Kitabın henüz ilk sayfalarındayken "Ölü Ozanlar Derneği" çağrışımı kafamda döndü durdu ama aslında pek benzerlik yok.
Kitabın konusuna gelince: Kitap, Beyoğlu'nun arka sokaklarında gizemli bir öykü kulübüne üye olmak isteyen genç bir yazarın başından geçenleri anlatıyor.
Kahramanımız Atilla, Beyoğlu'nda dolaşırken bir süre önce ortadan kaybolan ve intihar ettiği söylentisi yayılan arkadaşı Gökhan'a rastlar. Seslenir ama arkadaşına sesini duyuramaz ve arkadaşının peşinden gider. Arkadaşı, daha önce hiç görmediği ve varlığından haberi olmadığı bir yapıya girer, peşinden Atilla da girer. Yapının kapısındaki "Xasiork-Ölümsüz Öykü Kulübü / Yalnız Gören Gözler Girebilir!" yazısı merakını daha da artırır. İçeri girer ve bir toplantı yapılacağından haberdar olur. Atilla daha kendisine ikram edilenleri bitirmemişken odaya bir ihtiyar adam ve arkasında arkadaşı Gökhan girer. Arkadaşı Atilla'yı görünce şaşırır ama kulüpten çıktıktan sonra konuşacaklarını ve Atilla'dan sadece anlatılacakları dinlemesini ister.
Ve başlar odadaki öykü grubundan Yakup, kendi yazdığı "Depo" adlı hikayesini anlatmaya. Ardından bir başka üye "Yengeç" adlı öyküsünü anlatır. Öykülerin bitiminde herkes görüşlerini bildirir. Atilla da kendi görüşünü söyler ve oradakilere kendini farkettirir. Kulübün başkanı ihtiyar adam yani Bay Sinbad, Atilla'ya kulübe katılmak isteyip istemediğini sorar. Atilla üye olmaya çok isteklidir ama öykü kulübünün bir şartı vardır: Herkesin beğeneceği bir öykü yazmak...
Kulüpten çıkarlar ve ertesi gün iki arkadaş bir barda buluştuklarında Gökhan kulübe nasıl üye olduğunu ve üye olmasını sağlayan "Buzlar Kraliçesi" öyküsünü anlatır. Ardından iki arkadaş, Gökhan'ın evine giderler ve Atilla kendi yazdığı öyküsü "Cevayir"i anlatır arkadaşına. Gökhan ise Atilla'ya kulübe üye olabilmesi için daha iyi bir öyküye ihtiyacı olduğunu söyler. Atilla bir diğer öyküsü "Uçurum Halkı"nı anlatır, ardından "Tekboynuz"u...
İki arkadaş Bay Sinbad'ın yemek davetine giderler ve Atilla burada kulüple ilgili önemli şeyler öğrenir: Kulübün istemediğine varlığını belli etmediğini mesela...
Bay Sinbad'ın eşi Yasemin Hanım da öyküsünü anlatır " Erdemli Yürüyüşçü Ois". Yemekler yenir ve Atilla "Bir Robot Masalı" öyküsünü anlatır.
Öykü sonunda Bay Sinbad, kulübe üye olmanın gerektirdiği sorumluluklardan bahseder. Gizemli bir yolculuk da bunlardan biridir. Atilla'nın onayından sonra dört kişilik grup ( Atilla, Gökhan, Bay Sinbad ve eşi) merdivenlerden çıkarlar ve bambaşka bir boyuta geçerler. Geldikleri bu bambaşka dünya Bay Sinbad'ın tarifiyle "bütün dünyaların merkezi Derzulya"dır. Dörtlünün kıyafetleri de değişmiş, Arap kıyafetlerine dönüşmüştür.
Atilla görevini öğrenir: İyiliğin ve kötülüğün devamlı savaş halinde olduğu Derzulya'da dengeyi sağlamak.Kötülük güçlerinin başı Kızıl Vaiz'e karşı savaşacaktır. Ama önce kulüp üyelerinin beğeneceği bir öykü anlatmalıdır. Dörtlü grup, Kızıl Vaiz'in büyülü oyunlarına yakalanırlar ama dünyaya dönüş yapabilirler. Lakin Atilla, dünyaya döndüğünde Derzulya'yı unutmuştur.
Atilla, davet dönüşü evine giderken tinerci çocukların saldırısına uğrar ama zarar görmez. Saldırıda bir tuhaflık olduğunun farkındadır ama nedenini bulamaz.
Atilla, bir televizyon kanalında çalışan arkadaşına filme çekilmesini umduğu "Ruh Yutucu" hikayesini okur. Bu arada bir gece rüyasında Kızıl Vaiz'i görür. Kızıl Vaiz'in şiddetli öfkesiyle karşı karşıyadır. Uyanır ve kendi kendine "Kauçuk Bebek" hikayesini okur.
Sonraki buluşmalarında kulüp için yazdığı "Ölünün Yamyamlığı" adlı öyküsünü okur arkadaşı Gökhan'a. Arkadaşı öyküyü pek beğenmez ama birlikte kulübe giderler yine. Yemekten sonra bir başka üye "İlmik", bir diğeri "Tabu", bir başkası da "Sonsuza Anıt" öykülerini anlatır.
Sıra Atilla'ya gelir ve o da "Zorunlu Aydınlık Çağı" öyküsünü anlatmaya başlar...
Kulübe üye olabildi mi, onun cevabı da sanırım, serinin ikinci kitabı henüz yazılmamış olan "Cellat" da karşımıza çıkacak. Üçlemenin son kitabı da "Aşk" olacakmış.
Ölümsüz Öyküler Kulübü'nde anlatılan tüm öyküler başarılı ama benim favori öykülerim: Birincilik ödülü de olan, dedesinden kalan mirası alabilmesi yine dedesinden kalan bir depoyu işletmesine bağlı olan bir adamın yaşadığı tuhaf olayları anlatan "Depo",
Fantastik bir kader hikayesini anlatan "Ruh Yutucu" -sanırım en çok bu öyküden etkilendim-, "İlmik", "Uçurum Halkı", "Tabu" ve "Sonsuza Anıt"...
Benim için yeni bir yazar, yeni bir kitap ama serinin henüz yazılmamış ikinci kitabını da şimdiden merakla bekliyorum.
Fantastik kurguyu kısmen seviyorum ama bir Türk yazarın hayal gücünün bu kadar geniş olması da hoşuma gitti doğrusu.
Bu kitap, başarılı bir yönetmenin elinde harika bir filme dönüşebilir fikrimce.
Xasiork Kitapları (Altın Kitaplar'da yeni basım/ 2007), basım yılı 2002, 207 syf.
2 yorum:
vay vay vay, acaip merak ettim kitabı. ben şu ideefix'e bir bakayım en iyisi :)) Sevgiler.
çınar, fantastik kurguyu seviyorsan hoşuna gidebilir...
sevgiler...
Yorum Gönder