Cumartesi, Aralık 27, 2008

GÜNEY KORE'DEN 9 FİLM BİRDEN...

Güney Kore sinemasına merak saldığım şu son zamanlarda izlediğim dokuz film hakkında toplu bir yorum yazayım dedim ve ilk film "Il Mare" ile başlayalım bakalım:


IL MARE
Ayrı zamanlarda (geçmiş ve gelecek) aynı evde yaşamış, animasyon seslendirmesi yapan genç kızla mimar bir gencin fantastik bir işleyişle bir posta kutusu aracılığıyla başlayan mektuplaşmalarının beraberinde getirdiği aşkı anlatan film, 2000 yapımı.

Filmin başrolündeyse sonraki yıllarda My Sassy Girl, Windstruck ve Daisy gibi başarılı filmlerde de oynayarak adından söz ettiren Ji-hyun Jun (Gianna Jun) var. ( üç filmi de izledim bu arada )
Il Mare, başarılı senaryosuyla Hollywood'un dikkatini epey çekmiş olmalı ki başrollerinde Sandra Bullock ve Keanu Reeves'in oynadığı Lake House (Göl Evi) adlı aslını aratan bir filme imza atmışlar. (Sandra Bullock'u başarılı bulurum. Göl Evi'ni de izledim ama Il Mare'yi izledikten sonra -izleyenler varsa ne demek istediğimi anlayacaktır- kesinlikle Güney Korelilerin romantik filmlerde daha başarılı olduğuna kanaat getirdim)

Romantik, fantastik ; 105 dk.

..........................................................................


DAİSY (PAPATYA)

Bir suikastçi, bir polis ve ressam bir kız... Suikastçi genç, aşık olduğu ressam kıza her gün papatya gönderir. Genç kız ise gizli hayranının ortaya çıkmasını beklemektedir. Bir gün genç kızın karşısına resmini yapması için bir adam oturur ne var ki adamın yanındaki çiçek, kızı büyük bir yanılgıya düşürür ve kendisine her gün çiçek gönderen gizemli adamın o olduğunu düşünür. Adam, polistir ve o gün kızın karşısına tesadüfen oturmuştur. Ama adam, kızın onu zannettiği kişi gibi davranmaya devam eder...
Genç kız gerçeği öğrenecektir ama çok da kolay olmayacaktır bu...

Favori Güney Kore filmlerim arasına yerleşen filmin oyuncularına gelince: Ji-hyun Jun, Sung-jae Lee ve Woo-sun Jung (A Moment to Remember, Sad Movie).

2006 yapımı; romantik; 110 dk.

..................................................................
......


3-IRON ( BOŞ EV)

Enteresan bir film Boş Ev. Filmin yönetmeni ise Kim Ki-duk. Yönetmenin yine enteresan konusu ve işleyişi olan "Spring, Summer, Fall, Winter and Spring" adlı filmini izlemiştim. Ve bu filmle benzer hislere kapılmıştım. İki filmde de pek fazla konuşma sahnesi yok. Yönetmen anlatacağını görsellikle yeterince anlatıyor zaten. Hele ki Boş Ev filminde başrol oyuncuları hiç konuşmuyor. Ama bu özelliği filmi kesinlikle sıkıcı yapmıyor.

Baş karakter, bulduğu boş evlere girip ( ki bu evler, ev sahiplerinin tatilde olduğu evler oluyor) o evlerde geceleyen, ev sahiplerinin bozuk eşyalarını tamir eden, çamaşırlarını yıkayan tuhaf ve gizemli bir adamdır. Bir gün yine boş zannettiği bir eve girer. Ama bir çift meraklı göz onu takip etmektedir.

Kadınla karşılaştığında kadının şiddet gördüğünü anlaması uzun sürmez. Birbirleriyle hiç konuşmazlar ama o günden sonra kadın, adamın yanından ayrılmaz ve ikisi birlikte girerler boş evlere.
Ama bir gün yakalanırlar, hem de cinayet suçlamasıyla. Masum oldukları anlaşılır ama adamın kurtulması pek kolay olmayacaktır...

Gerçek ve gerçeküstünün bir arada olduğu enteresan ve cezbedici bir film. Özellikle Arap müziği çok güzel bir seçim olmuş.

2004 yapımı; dram, romantik, suç ; 90 dk.

........................................................................


JUNGDOK / THE POISONING ( ZEHİR)

Başarılı bir Güney Kore filmi daha. Özellikle düğümlerin çözüldüğü sahneler çok şaşırtıcı.

Gelelim filmin konusuna: İki erkek kardeş ve bir kadın... Ağabeyi ve eşiyle aynı evde yaşayan Dae-jin, ağabeyinin tüm itirazlarına rağmen araba yarışına katılır. Ağabey Ho-jin ise kardeşinin yarışına yetişebilmek için bindiği taksi kaza yapınca hiç uyanamayacağı bir komaya girer.

Kardeşi Dae-jin de aynı anda yarış pistinde kaza yapmıştır. İkisi de hastaneye kaldırılırlar ve ancak bir yıl sonra Dae-jin komadan çıkar. Ama uyandığında kendisinin ağabeyi Ho-jin olduğunu söyler.

Dae-jin ağabeyi gibi davranmakta hatta Ho-jin ve eşi arasında geçen her şeyi bilmektedir. Bir süre sonra eş Eun-soo da durumu kabullenir...

Bu kadarla bitmedi elbet... Şaşırtıcı sahneler bundan sonra başlayacak...

2002 yapımı; 110 dk; dram, romantik, gizem

..........................................................................


SAD MOVIE ( ACIKLI FİLM)

Başrollerinde Woo-sung Jung, Tae-hyun Cha (My Sassy Girl) gibi isimlerin bulunduğu adı üstünde acıklı bir film.

Birbirinden bağımsız dört hüzünlü hikayenin anlatıldığı filmde: Kanser hastası bir anne ve oğlunun hikayesi, bir itfaiyeci ve evlilik teklifi bekleyen kız arkadaşının hikayesi, sağır ve dilsiz bir kızın bir ressama olan aşkının hikayesi ve filmin en komik sahnelerinin karakteri "Ayrılık Ajansı"nın sahibi ve kasiyer sevgilisinin hikayesi....

Filmin acıklı film adını almasının sebebi, dört hikayenin de mutlu sonla bitmemiş olması. Anne ve oğulun hikayesinde bolca ağlayacak, sevgilisinden ayrılmak isteyenlere sözcülük yapan ve bu uğurda başına türlü işler gelen gencin hikayesine ise bolca güleceksiniz.

2005 yapımı; dram, romantik; 108 dk.

..........................................................................


WHITE VALENTINE

Başrolünde Ji-hyun Jun'un oynadığı ( ki oyuncunun ilk filmiymiş) 1999 yapımı film.

Küçük bir kasabada dedesiyle birlikte yaşayan genç kız, bir gün odasının penceresinden içeri giren beyaz güvercinin ayağına bağlanmış notu okur. Kimden geldiğini bilmediği nota cevap yazar ve güvercini uçurur. Güvercin, genç kız ve sahibi arasında posta güvercinliği görevini üstlenirken kız bir yandan da güvercinin ait olabileceği kişiyi bulmaya koyulur. Kuş, kasabaya yeni gelen hayvan dükkanı olan bir adama aittir.

Kız, adamla tanışır ama kendisinin adamın mektuplaştığı kişi olduğunu söylemez.
Adam yıllar sonra kızın kim olduğunu anlar ama artık geçtir...

Çok keyifli değildi, hatta yer yer sıkıcıydı.

1999 yapımı; romantik; 101 dk.

.........................................................................


BEAST and The BEAUTY ( GÜZEL ve ÇİRKİN)

Başarılı bir romantik komedi. İzlerken çok keyif aldığımı söylemeliyim.

Güzel kızımız bir gece kulübünde piyanistlik yapmaktadır. Ne ki gözleri görmemektedir ve bir gün taksi zannetiği bir arabaya biner. O günden sonra çirkin oğlan, bu güzel kızın şoförlüğünü yapmaya başlar.


Çirkin oğlan, animasyon seslendiricisidir. Yaptığı çirkin seslendirmesi, kıza yaşattığı romantik anlar sayesinde kızın kalbine girmeyi başarır. Kıza kendini anlatırken, yakışıklı lise arkadaşının silüetini kullanmaktadır.

Bir gün, genç kızın gözleri için bir umut doğar. Geçirdiği ameliyat sonrası görmeye başlayan kızın tek istediği "Çirkin"i görmektir. Çirkin oğlan hastaneye gelir ama kız dahil kimse onun yüzünü görmediği için, onun beklediği kişi olmadığını düşünür. Çünkü karşısında yakışıklı bir adam bekliyordur. Çirkin kendini esas oğlanın arkadaşı olarak tanıtır ve soluğu estetik doktorunda alır. Kızın karşısına yepyeni bir yüzle çıkmak istemektedir. Ama bu pek kolay olmayacaktır. Doktor, önce kaşının üzerindeki yara izini kapatmaya çalışır ama ameliyat sonrası bandajlar açıldığında kaşlar yerinde yoktur.

Bu arada genç kız, tesadüfen kendisini bir çete çökertme operasyonu içinde bulur. Genç polis, tam da kızın görmeyi beklediği sevdiği adama benziyordur. Genç polisin "Çirkin" olmadığını öğrenir ama bu sefer genç polis, güzel kızın peşini bırakmaz.
Bu arada ikili, gerçek "Çirkin"in takibi altındadır...

2005 yapımı filmin başrolünde "Güzel" rolüyle Min-a Shin var. ( Sad Movie)

komedi; 102 dk.

............................................................................


A Millionaire's First Love ( MİLYONERİN İLK AŞKI)

Hüzünlü finallerin üstesinden gelebilirim diyorsanız izleyin.

Milyoner genç, henüz on sekizine basmış ve dedesinin mirasının tek varisi olmuştur. Ama mirası alabilmesi için dedesinin koyduğu şartı gerçekleştirmesi gerekmektedir. Genç, tüm zenginliğini geride bırakacak ve bir kasabanın lisesinde eğitimini tamamlayacaktır. Mirası alabilmek için istemeyerek de olsa kasaba lisesine kaydolur.

Uyumsuz, şımarık ve kendini beğenmiş milyoner burada yepyeni bir hayatı öğrenecek, küçük şeylerle mutlu olan insanları tanıyacak ve en önemlisi aşkı tadacaktır.
Ama sevdiği kız kalp hastasıdır. Kızın hiç heyecanlanmaması gerektiğini, fazla sevinç ve üzüntünün kalbini durdurabileceğini öğrenir milyoner genç. Ama iki sevgili için bu oldukça zordur...

2006 yapımı; 116 dk; romantik.

................................................................................


THE CLASSIC

Güney Kore sinemasına merak salanlar için arşivlik bir film, Klasik.

Film, iki ayrı zamanda geçen iki ayrı aşk öyküsünü konu alıyor.
Annesinin günlüklerini ve mektuplarını karıştıran genç kız, kendini yıllar öncesinde yaşanmış bir aşk hikayesinin içinde bulur. Annesi bir milletvekili kızıdır ve babasının seçtiği gençle evlenmesi gerekmektedir.


Seçilen genç ise kızla mektuplaşmaya başlar. Ama mektuplarını arkadaşına yazdırmaktadır. Genç kız amcasını ziyarete köye gider ve burada bir gençle tanışır.
Yalnız bu genç, daha sonra istemeyerek de olsa arkadaşının mektuplarını yazacak olan kişiden başkası değildir.

Şimdiki zamanda ise genç kız, arkadaşının yerine sevgilisine mektup yazmaktadır. Ne var ki mektup yazdığı gençten kendisi de hoşlanmaktadır.

Kız günlüğü okudukça annesi ve babası hakkında pek çok şey öğrenecektir, hoşlandığı gencin kim olduğunu da...

sürpriz finali ve romantik sahneleriyle tam puanlık bir film.

2002 yapımı; romantik; 127 dk.


..................................................................................

İzleyip yazmadığım başka filmler de oldu. Yine Güney Kore sinemasından "Spring, Summer, Fall, Winter and Spring..."; "Burn After Reading" ( 2008) , "Bond" serisinin ilk üç filmi; "Mulholland Drive" ( 2001)... Monk'un da altıncı sezonunun sonundayım...

Film yorumlarıma belirsiz bir ara veriyorum. Ama okumalarım devam edecek ve kitap yorumlarım da.

herkese iyi okumalar, iyi seyirler...

14 yorum:

denizanasi dedi ki...

bu kore filmleri icerigi ne olursa olsun beni urkutuyor.sanki hep korku filmi izleyecekmisim gibi:)

mutlu senelerrrrrrrr

Berrin dedi ki...

boş evı ızlemıstım. ozel bır fılm gercekten..
su an calan sarkı yaklasık bırbucuk yıl once blogunu kesfettıgımde de calıyordu ve hayran kalmıstım. gunlerce defalarca bıkmadan dınledım. sonrasında kendımle beraber bır suru arkadasımı farıd farjad tutkunu yaptım..sayende..

sımdı yıne aynı melodı.. ınanamadım kulaklarıma..bu melodı tuhaf bır mutluluk aynı anda da aglama ıstegı uyandırıyor bende. ılık bahar gunlerının huzurunu..sıcak bır kahve ve kutuphane kokusu..

neyse,mutlu yıllar dılıyorum.

Tabiat Ana dedi ki...

tüm filmlerin içinde sadece boş ev var izlediğim açıkcası birazcık sıkılmıştım ben hatta sanırım bu film bir üçleme olmalıydı filmle ilgili bir yazı yazmıştım şimdi hatırlayamadım ama orda diğer iki filmin adıda vardı.
bloğunu zevkle takip ediyorum ve çoğu zaman notlarda alıyorum.Yeni yılda sana ve tüm sevdiklerine mutluluk ve sağlık diliyorum.
görüşmek üzere...

Unknown dedi ki...

Sevgili denizanası, Güney Kore sinemasının romantik ve romantik komedi türlerine bir göz atmalısın.
Bu düşüncen değişebilir :-)
iyi seneler...

Sevgili Berrin; çok teşekkür ederim güzel yorumun için. Evet, Farid Farjad'ın bu müziğini ve arada başka parçalarını da kullanmıştım blogda.
Dediğin gibi mutluluk ve hüzün bir arada müziğinde, ağlama isteği de cabası.

Kahve ve kitap... Mükemmel ikili...

iyi seneler sana ve tüm sevdiklerine...

Sevgili Tabiat Ana; "Boş Ev" yönetmenin "sessizlik" üçlemesinin ikinci filmiymiş. Üçlemenin ilk filmi "Spring, Summer, Fall, Winter...and Spring" son filmiyse "Hwal(Yay)" mış.
Bunu da yorumun üzerine araştırınca öğrendim. Üçlemenin iki filmini izlemişim o zaman...

teşekkür ederim bloğum hakkındaki güzel düşüncelerin için.
ben de iyi seneler diliyorum sana ve tüm sevdiklerine...

sevgiler...

SERAP dedi ki...

Boş ev bu akşam tv8 de varmış.Gazetede görünce acaba doğrumu hatırlıyorum diye hemen bloğunu açıp teyit ettim:)Bu akşam kesin seyredicem:)

Unknown dedi ki...

merhaba Serap, evet pazar akşamı tv8'de Boş Ev vardı, birazını izledim. Dublajlıydı ve bazı yerleri de sansüre uğramıştı/ kesilmişti.

İzlediysen beğenip beğenmediğini merak ettim :-)

sevgiler...

SERAP dedi ki...

Sonunu kaçırdım:(Eylül benimle yatmak isteyince aklım filmde, bedenim kızımın odasında kaldı.Kesilmesine rağmen sevdim bu filmi...Sonunu seyretsem dahada sevrdim eminimki.üçlemenin 1. hakkındada araştırma yaptım ve daha izlemeden bayıldım o görüntülere.internetetn indirmek istedim filmi ama indirdiğim bölümün içindenbişey çıkmayınca hevesim kursağımda kaldı:(Bu arada bendeki emaline adresi yazdım.aldın dimi?

Adsız dedi ki...

BEAST and The BEAUTY dışındaki 8 filmde izlenmeye değer. İzlemeyenlere önerilir. Özelliklede duygusal, romantik, durgunumsu filmlerden hoşlananlara hitap ediyor filmler.

Bence filmleri izleyip kendi yorumlarını bizlerle paylaşmış olsaydın daha manidar olurdu. Bekleriz.

Unknown dedi ki...

merhaba merkez burası, hoş geldiniz...
Öncelikle yorum için teşekkür ederim ama şunu belirtmek isterim gönderilerin altında "izli-yorum" etiketi varsa o filmleri izlemiş ve kendimce yorumlamışımdır demektir. Yani ben bu dokuz filmi izledim ve kendimce kısa olacak şekilde yorumladım. Uzun film yorumlarım da var ama bu aralar çokça film izlediğim için unutmamak adına yorumları kısa tuttum.

yine beklerim...

Trevanian dedi ki...

2 tanesi hariç hepsini izledim bu filmlerin. G. Kore sineması çok başarılı ve kültürel değerler açısından bize biraz daha yakın geliyor bana.

My Sassy Girl'ünde hollywood versiyonu çıktı ve hiç beğenmedim, aynı senaryo bambaşka bir film olmuş.

Genelde bu sıralamalar 10 filmlik olur sen 9 tane koymuşsun 10. su da benden olsun :)

"A Moment to Remeber" izlediğim en iyi 3 kore filminden birisidir kesinlikle. Şiddetle tavsiye ederim...

Unknown dedi ki...

sevgili TReVaNiaN, hoş geldiniz...

Listede 9 film var evet ama izleyip yorumladığım Güney Kore sineması o kadar değil :-)

Önceki yazılarımda tavsiye ettiğin "Hatırlanacak Bir Anı" da var ve başka filmler de. Kesinlikle sana katılıyorum benim de en beğendiğim Güney Kore filmlerinden biri belki de birincisi, "Classic" de çok güzel ama değil mi?

yorumlarınızı beklerim, eksik etmeyin :-)

Trevanian dedi ki...

öncelikle hoşbulduk..

Diğer incelemelerine baktım da varmış o film mahcup olduk :)

Classic çok güzel bir film bence de özellikle finalde adamı ters köşeye yatırıyor...

Bir de Kore sineması deyince "Old Boy" olmadan olmaz.. Onu da inceledim sen görmemişsin dersen bi daha da Davos'a gelmem :)

Unknown dedi ki...

:-))
Old Boy'u çok işittim ama izlemedim henüz. Listeme ekleyeyim bari :-)

UÇURTMA;) dedi ki...

Bende seviyorum bu Kore yapımı filmlere, filmleri çok yere sordum ancak bazılarını buldum o gün milyonerin ilk aşkını buldum, izledim, çokkkk ağladım:) Çok acıklı yapıyorlar sonunu. Gayette başarılı ve aşkı yaşayıp yaşatıyorlar. Arkadaşlarla buluşunca önceden bence kalitesiz holivud filmleri izlerdik ama şimdi iran, hint, kore, uzakdoğu yapımı filmler izliyoruz, daha çok keyif veriyor bence.
paylaşım için sağol..
bir de tavsiye ederim kutsal silah var o da güzeldi.