Pazartesi, Kasım 09, 2009


LEYLEKLERİN UÇUŞU

Jean Christophe Grange

Okur tavsiyelerine uydum, Leyleklerin Uçuşu kütüphaneden alındı, Taş Meclisi ise bir sonraki okumaya devredildi. Bir de Kızıl Nehirler'i bulabilsem...

Leyleklerin Uçuşu hakkında okuma öncesi yaptığım kısa araştırma sayesinde biraz bilgim vardı. Leylekler aracılığıyla yapılan elmas kaçakçılığını anlattığını biliyordum ama kitabı okumaya başladıktan sonra, konunun bu kadarla kalmadığını, Grange'ın o dehşet sahnelerinin bu kitapta da yer bulduğunu gördüm. Yani yazar yine gerdi bu okuru.

Anlat bakalım "evvel zaman içinde"... İsviçreli Kuşbilimci Max Böhm, her yaz sonu göç eden halkalı leyleklerinin baharda eve dönmemeleri yüzünden endişelidir. Kayıp leyleklerin izini sürmesi için arkadaşı olduğu bir çiftin evlatlık oğluna iş teklif eder. Bu teklife göre, otuz iki yaşında, tarih doktorası yapmış ama işi olmayan Louis Antioche, leyleklerin Orta Afrika'ya kadar uzanan göç yolunu takip edecek, böylece leyleklerin başına ne geldiğini bulacak ve karşılığında banka hesabı kabaracaktır. Tarih eğitimi almış biri için hayatına renk getireceğini düşündüğü bu teklifi kabul eder Louis ve Max Böhm'ün kendisi için hazırladığı pasaport, vize, araba, para, aranacak kişilerin telefon numaraları listesi ... gibi ihtiyaçlarını ve izleyeceği yol haritasını alır. Yolculuğa çıkmadan önce son bir kez Böhm'le görüşmek için evine giden Louis, onu leylek yuvasının içinde öldürülmüş olarak bulur. Otopside M.Böhm'ün kalp nakli yaptırdığını öğrenir. Burada İsviçre polisi H.Dumaz'la aldıkları ortak karar sonucu H.Dumaz, kuşbilimciyi araştıracak ve Louis de kayıp leyleklerin izinden gidecektir.

Leyleklerin göç yolu üzerinde ilk durak Bratislava olur. Burada kuşbilimcinin leyleklere gözcü olarak tuttuğu adamdan kendisinden önce iki kişinin daha gelip sorular sorduğunu öğrenir. Ardından Sofya'ya geçer. Burada Minaüs adlı bir Fransız dilbilimci yardımcı olur ona. Minaüs onu Balkanların en önemli kuşbilimcisi dediği Rayko Nikoliç'e götürecektir. Ama bir Rom (çingene) olan Rayko'nun öldürüldüğünü öğrenirler. Rayko vahşice öldürülmüş, göğsü yarılıp kalbi çalınmıştır ama bir çingene olduğu için polis olayın üstünü hayvan saldırısına uğradığını söyleyerek örtmüştür. Louis, Rayko'nun otopsisini yapan yine bir Rom olan doktor Milan Curiç'le
tanışır. Doktordan Rayko'nun uyuşturulmadan kalbinin çıkarıldığını öğrenir. Sofya'dan ayrılmak için gara gittiğinde iki silahlı adamın ellerinden güçlükle kurtulur ama adamlardan birini öldürmüştür.

Ve İstanbul, İzmir derken İsrail'e gelir. Burada iletişime geçeceği adamı bulmak için bir kibutzun yolunu tutar ne ki aradığı bu adam da öldürülmüştür. Adamın kız kardeşi Susan'a başından geçenleri anlatır ve ondan da bazı bilgiler öğrenir. Ama İsrail'de de takiptedir. Garda peşine takılan diğer adam burada da onu bulmuştur. Louis, havada leylekle çarpışan bir uçak pilotunun miğferinde elmas parçasının bulunduğunu ve böylece kuşbilimcinin halkalı leyleklerinin aslında elmas kaçakçılığının kuryeleri olduğunu; peşine takılan iki adamın Tek Dünya adlı hayırsever bir örgütün elemanı olduklarını öğrenir. Susan bir anda ortadan kaybolur ve Louis, onun olayı çözdüğünü ve abisinin leylekleri öldürerek ayaklarından çıkardığı halkaları da yanında götürdüğünü anlar. Elmaslar, halkaların içindedir ve Susan elmasları satacak alıcı aramaya başlamıştır bile.

Louis, Paris'e geri döner ve polis müfettişi Dumaz'ı arar. Ona Susan'dan bahseder ve onu bulup korumasını ister. Diğer leylek grubunu izlemek için Orta Afrika'ya gider. Burada kuşbilimciyle bağlantılı olduğunu düşündüğü Otto Kiefer'in peşine düşer. Ormanda yerlilerin yaşadığı bir kampta kalır ve hayvan saldırısına uğradığı için ölen bir kız için tutulan yasa şahit olur. Ama o, bu ölümle ilgili aklındaki soru işaretlerini açığa çıkarmak için ormanın içine bir rahibenin kurmuş olduğu dispansere gider. Rahibenin yardımıyla kızın mezarını açarlar ve rahibenin yaptığı otopsiyle kızın kalbinin çalınmış olduğunu öğrenir. Devamında Tek Dünya'nın gizli yüzünü, hep aynı kan verilerine sahip kişilerin öldürüldüğünü, ortada elmas kaçakçılığından çok daha büyük ve dehşet verici bir suçun döndüğünü anlar. Ve aradığı adamı, Otto Kiefer'ı bulur...

Ardından Paris'e döner. Elmas kaçakçılığını çözmüş ama kalp hırsızlarını bulamamıştır henüz. Elindeki bilgilerse işin başında, Fransızca konuşan, Afrika'ya sürgüne gitmiş ve kuşbilimcinin kalp naklini yapan bir doktor olduğudur. Peki kimdir bu doktor? Öğrendiği yepyeni bilgiler onu evlatlık alan ailenin yanına götürür. Burada kendisi ve öz anne-babası hakkında korkunç gerçekleri öğrenir. Yolculuğun son durağı Kalküta'yadır. Louis burada Tek Dünya adlı örgütün gerçek yüzünü görecek, örgütün başındaki adamla ve kendi geçmişiyle hesaplaşmaya girecek, hayatının en acı gerçeğini, kalbini çalmak isteyen adamı kendisine benzer bir geçmiş yaşayan Rom doktor Milan Curiç'le tarihe gömecektir...

Grange, şaşırtıyor. Karmaşık kurmacasıyla, dehşetiyle, pek çok yeri ve beraberinde kültürü hikayeye yedirişine ve onca karmaşanın içinden ustalıkla çıkan final sahnesiyle.

Doğan Kitap, basım yılı 2006 (1.basım 2002), 358 syf.

Hiç yorum yok: