Pazar, Ağustos 22, 2010


KOLEKSİYONCU

John Fowles

"Birçok yayınevinden geri çevrilme talihsizliği yaşayan ama yayımlandığında kendisine bugünkü ününü getiren ilk romanı" şeklinde bir arka kapak açıklaması yazarıyla tanışmak için uygun zamanı kollayan bu okur için, pek popüler Büyücü ve üzerine methiyeler dizilen hatta yüzyılın en iyi kitapları arasında sayılan Fransız Teğmenin Kadını kitaplarını kenara çekerek önceliği Koleksiyoncu'ya vermeye sebep olmuştur, iyi de olmuştur. Fowles okumalarına devam etmeyi düşündüğümden ilk kitap başlangıç için doğru seçim, beklentime olumlu cevap vermiştir.

Koleksiyoncu'da, küçük yaşta babasını kaybeden, ardından annesinin terk edişiyle halasının büyüttüğü erkek karakterimiz Clegg, yenik başladığı hayatta bir banka memuru artı kelebek koleksiyocusu olarak yerini almaktadır. Clegg, yirmi bir yaşına girdiğinin haftası müşterek bahiste yüklü miktarda para kazanınca ilk iş olarak kendine bir minibüs satın alır. Koleksiyonuna yeni kelebekler katmak amacıyla yapacağı geziler için iyi olacağını düşündüğü minübüs, "Orman Azameti Kelebeği" diye düşlediği, uzaktan uzağa hoşlandığı güzel sanatlar öğrencisi Miranda'yı kaçırmasında ona kolaylık sağlayacaktır. Clegg bir gün Miranda'nın okuluna gider ve orada şahit olduğu sahne neticesinde kızın parasının olmadığı ama kendisinde bolca para olduğu fikriyle oradan ayrılır. Ve bir düş kurar kendine: Miranda'yı minibüsüyle uzakta bir eve götürdüğünü, onu "kibarca" tutsak ettiğini, Miranda'nın onu tanıdıkça sevdiğini, evlendiklerini... Ve düşünü gerçeğe dönüştürmek için "çılgın kalabalıktan uzak" bir ev satın alır. Miranda'yı kaçırır ve evin mahzenine hapseder. İşte asıl hikaye bundan sonra başlar. Miranda, nasıl bir hastalıklı tutkunun esiri olduğunu tam anlamıyla anlayana dek defalarca kaçmaya yeltenir, Clegg'in getirdiği yemekleri yemez. Clegg'le konuşmaya, uzlaşmaya çalışır ama "Caliban" adını taktığı Clegg'in esaretinden kurtulmak için yaptığı tüm girişimler boşa çıkar.

Fowles, Koleksiyoncu'da iki anlatıcılı bir kurgu oluşturmuş. İlk olarak koleksiyoncu karakter Clegg'in ağzından olaylar önümüze seriliyor, ikinci kısımda ise esir karakter Miranda'nın tuttuğu günlük sayesinde olanı biteni onun gözüyle görmemizi sağlıyor. Clegg ve Miranda arasında kalan okur -her ne kadar Clegg çizginin yanlış tarafında dursa da- Miranda'ya acıdığı gibi Clegg'e de acıyor. Koleksiyoncu salt bir "âşık oldum, kaçırdım" hikayesi anlatmıyor; sınıf çatışması, kültür farklılığı ve belki de en mühimi, iktidar savaşı var Koleksiyoncu'da.
"Kazanan kim olacak?" sorusuna hüzünlü bir finalle cevap veren kitap, Clegg karakterinin son cümleleriyle gerilimin bitmeyeceğinin de sinyallerini veriyor.

dipnotlar:
*Koleksiyoncu, aynı adla 1963 yılında sinemaya uyarlanmış. Cannes Film Festivali'nde "en iyi erkek oyuncu" ve "en iyi kadın oyuncu" dallarında ödül almış filmin yönetmenliğini William Wyler üstlenmiş. Yakın zamanda izle diye not düşelim.

**Ayrıca geçen yıl ekim ayında tiyatro oyunu olarak sahnelenmiş Bursa'da.
Polat Bilgin ve Selin İşcan'ın oyunculuğuyla Koleksiyoncu tekrar sahnelenir mi acaba?

***Şu Caliban meselesi: Shakespeare'in henüz okumadığım Fırtına'sına göndermeler yapılan kitapta karşımıza sıkça çıkan isim. Küçük bir araştırma yaptım ama sanırım Fırtına'yı okumam gerek.

Ayrıntı Yayınları, basım yılı 2009/3. basım, 254 syf.

3 yorum:

N.Narda dedi ki...

MERHABA, BU KADAR ÇEŞİTLİLİKTE KİTAP OKUYAN BİRİ OLARAK SİZE MURAT MENTEŞ'İ SORMAK İSTİYORUM. ESKİ YAZILARINIZDAN BİRİNDE DUBLÖRÜN DİLEMMASINI ALDIM DEMİŞSİNİZ DE.

BENDE DE BİR HUY VAR, ÇOK BEĞENİLİP SATAN GÜNCEL KİTAPLARI HEP EN SONA BIRAKIRIM :)

Unknown dedi ki...

merhaba, hoş geldiniz öncelikle.
Murat Menteş'in iki kitabını da okudum ve ikisini de çok başarılı buldum. Ama hala haklarında bir-iki söz edemedim. Ne tür kitaplardan hoşlandığınızı bilmediğimden genel bir yorum yapayım. Evvela Murat Menteş kesinlikle tarzını ilk kitabıyla oluşturmuş iyi manada farklı bir yazar. İki kitabı da okurda aksiyon filmi izliyormuş havası yaratıyor. Yazarın keskin zekası ve dili kullanmadaki başarısı ise fikrimce kitaplarını "iyi ki okumuşum" dedirtecektir size.
Belki biraz karışık, biraz yorucu da bulabilirsiniz ama emin olun okuduğunuz/okuduğumuz hiçbir kitaba benzemiyor. En azından bunun garantisini verebilirim.
Umarım yardımcı olabilmişimdir.

Tekrar beklerim efendim, sevgiler...

Berrin dedi ki...

kitabın konusu sanki bizim türk flmlerindeki gibi..mesela YABAN :))

VE HOŞ GELDİN..
özledik.