Pazar, Ağustos 15, 2010



YÜKSEKLİK KORKUSU

Paul Auster

Blog Dünyasında Üçüncü Yıl Anısına...

Brooklyn Çılgınlıkları'yla başlayan (kütüphaneden alınma rastgele bir seçimdi) tanışıklığım kitaplığıma ilk eklenen Auster kitabıyla devam ediyor: Yükseklik
Korkusu orjinaliyle Vertigo. (Daldan dala bir atlayış olacak ama / ya da niye öyle olsun canım çağrışım zaman mekan dinlemez, Vertigo sevgili Hitchcock'umun izleyiciyi ters köşeye yatıran aynı adlı müthiş filmini anımsattı ki belki de bu, Auster kitapları arasından bu kitapta karar kılmamda etkileyici olmuştur. Benzerlik sadece isimlerde olsa da)

Şimdi, uzun zamandır okuyor ama yazmıyorsun sevgili Ben, parmakların pas tuttu neredeyse yazmak için bu kitabı bilinçli mi seçtin diye soralım sana. Cevap: K
esinlikle bilinçli bir seçim. Öncelikle kitabı okumayı taze taze henüz bitirdim. Ve epeydir bir türlü kapıma uğramayan yazma isteği bu vakitte kapıyı yumruklayınca "hayırdır inşallah" dedik ve içeri buyur ettik "ilham perisi"ni...

Nicedir sevdiğim, takip ve takdir ettiğim kitap bloglarında karşıma çıkan bir isimdi söz konusu yazar. Geçen yaz "tanışmanın vakti geldi artık" dedik ve kütüphaneden Brooklyn Çılgınlıkları'nı aldık. Ama nedense o çok övülen, külliyatı oluşturulan yazar bu kitabıyla bana vaat edilen o büyülü atmosferi verememiş üstüne üstlük ikinci bir kitap için arayı epey açmama sebep olmuştu. Geçenlerde yine karşıma çıkınca bir şans daha dedim, belki başlangıç için yanlış kitabı seçtim dedim ve Yükseklik Korkusu'nu sipariş listeme ekledim. Kİtaplar gelir gelmez bu kitabı aldım elime ve başladık okumaya. Şimdi, bu paragrafın özeti neymiş:" Her yazar, ikinci bir şansı hakeder. Tek kitabını okuduğun bir yazarı beğenmediysen ikinci bir kitabının çok hoşuna gidebileceği ihtimalini unutma."

47 doğumlu Amerikalı yazar, New York Üçlemesi, Timbuktu, Leviathan, Ay Sarayı, Kırmızı Defter... gibi başarılı ve popüler kitaplara imza atmış. Yükseklik Korkusu'ndan sonra yazarın diğer kitaplarından en az bir tane daha okumayı düşünüyorum. Aslında haklarında yazılmış kısa bilgileri okuyunca yazarın nerdeyse bütün kitaplarını okuma isteğiyle dolmadım da değil.

Yükseklik Korkusu'na gelince: "Su üzerinde ilk yürüdüğümde on iki yaşındaydım. Bu numarayı bir gecede öğrendiğimi iddia etmeyeceğim, siyah elbiseli bir adam öğretti her şeyi"... Bir kitaba bu cümlelerle başlarsanız, o kitabın sizi içine çekmemesi mümkün olur mu bilmem. Sevgili kahramanımız Walter'ın sözleri bunlar. Walter, henüz dokuz yaşında sokaklarda dilencilk yapan bir öksüz, dayısının yanında sığıntı olarak yaşamaktadır. Ve bir gün Yehudi Usta çıkar karşısına. Dayısından onu yanında götürmesine izin verdiğini ve eğer onunla gelirse ona uçmayı öğretebileceğini söyler. Walter her ne kadar karşısına inanılmaz bir vaadle çıkan bu adamdan çekinse de "on üç yaşına geldiğinde sana uçmayı öğretememiş olursam, başımı baltayla uçurabilirsin" sözüne güvenerek ve dayısının evine geri dönemeyeceğini de anlayınca Yehudi Usta'nın peşine düşer ve birlikte Kansas'a giderler.

Her şeyden elini eteğini çekmiş ücra bir kasabada 1924 yılına göre üç "hor görülen" kişiyle yaşayacağı eve gelir küçük Walter. Bir Yahudi olan ve kendisini ona uçmayı öğreterek zengin olacakları vaadiyle peşinden sürükleyen Yehudi Usta, önce Çingene sandığı ama Kızılderili olduğunu öğrendiği Sue Ana ve Yehudi Usta'nın henüz üç yaşında ölmek üzereyken bulup yetiştirdiği Zenci Aesop. Walter kasabaya gelişinden üç hafta sonra ilk kaçış denemesini gerçekleştirir ama ne ilk kaçısında ne de ardından gelecek olan kaçışlarında başarılı olamaz, Yehudi Usta her seferinde önüne çıkar. Son kaçışında başka bir kasabaya kadar kaçmıştır ama donmak üzeyken kapısını çaldığı evin sahibi de Yehudi Usta'nın sevgilisi Bayan Witherspoon'un evidir ve ne tesadüftür ki Yehudi Usta da oradadır.

Ve küçük Walter'ın eğitimi başlar. Önünde geçmesi gereken otuz üç aşama vardır.
Bu eğitimler sırasında diri diri toprağa gömülme, günlerce aç susuz kalma, kimseyle konuşmama, çırılçıplak bir vücutla bala bulanıp güneşin altında dikilme, dörtnala giden bir atın sırtından atılma, sirke dolu küvete yatırılma, serçe parmağının birinci eklemini kesme gibi çok çetin sınavlardan geçen Walter ilk uçma tecrübesini Yehudi Usta'nın kendilerini bırakıp gittiğini sandığı umutsuz bir anında yerden birkaç santim yükselerek yaşar. Noel yemeğinde Yehudi Usta ve ev halkına gerçekleşen mucizeyi gösterir ve odada havalanır. Ardından havada daha uzun süre kalabilme, havada hareket edebilme ve daha fazla yükselebilme çalışmaları yaparlar. Yine dışarıda çalıştıkları bir gün dörtnala koşan at sesleri duyarlar. Yehudi Usta'yla saklanırlar ve evlerinin yakılışını sessizce izlemek zorunda kalırlar. Gelen atlılar Ku Klux Klan adlı ırkçı örgüttendir ve yakaladıkları Sue Ana ve Aesop'u acımasızca öldürürler.
Yehudi Usta ve Walter bu felaketin ardından başka bir kasabadaki Bayan Witherspoon'un evinde kalmaya başlarlar.

Yehudi Usta uzun süre hasta yatar, kalktığındaysa Walter'ı sahne dünyasıyla tanıştırır. Walter, pek çok gösteri yapar, önce küçük kasabalarda fakir insanlara; ardından büyük şehirlerde turnelere çıkar. Artık gazetelerde hakkında yazılar yazılan, ünü günden güne yayılan Harika Çocuk Walter'dır o. Ne ki Walter'ın ününü duyan dayısı onun izini bulur ve Yehudi Usta'dan para ister. İstediği parayı alamayan dayısı arkadaşıyla birlikte Walter'ı kaçırır ve Yehudi Usta'dan fidye ister. Haftalarca dayısının tutsağı olan Walter nihayet kaçmayı başarır ve ustasının yanına döner. Gösterilerine devam eden Walter, havalandığı sırada seyircilere doğru yaklaşınca bir seyircinin ayağını tutmasıyla dengesini kaybeder, ardından diğer seyircilerin çekiştirmeleriyle yere düşer ve kafasını çarpar. O günden sonra şiddetli baş ağrıları başlar. Havada ne kadar uzun süre kalırsa ardından gelen baş ağrıları da o kadar şiddetli olmaya başlar. Walter pek çok testten geçirilir ve ona hiçbir hastalığının olmadığı söylenir. Ve Yehudi Usta tanısını koyar: Vertigo. Böylece Harika Çocuk Walter için gösteri dünyası sona erer. Ama bu ikiliyi yeni planlar yapmaktan alıkoymaz ve gösteri dünyasının merkezine, Hollywood'a doğru yola çıkarlar. Slim Dayı burada da izlerini bulur ve gidecekleri yere varmadan arkadaşlarıyla birlikte yollarını keser. Burada yine bir kayıp verir Walter, çok sevdiği ustasını çöle gömer.

Artık Harika Çocuk Walter değil sadece Walter'dır ve en kötüsü yalnızdır. Slim Dayı'sından Yehudi Usta'nın intikamını alacak, Vertigo'nun Yeri adını verdiği bir gece kulubü sahibi olacaktır. Kulübünün müşterisi ünlü beyzbol oyuncusu Dizzy Dean başına bir top yiyip bayılınca ve kafa röntgeninde bir şey çıkmamasına rağmen performansında hızlı bir düşüşe geçince Walter, belki de beyzbol oyuncusuyla kendi arasında kurduğu empatinin kurbanı olur. Ona göre Dizzy Dean, durmasını bilmeyen kalın kafalının biridir ve bunu ona göstermek de Walter'ın görevidir. Bu arada Bayan Witherspoon çıkar karşısına ama araya yine yıllar girer. Kader yollarını tekrar birleştirir ve bu eski iki dost geri kalan günlerini birlikte geçirir. Walter da Bay Vertigo olarak anılarını yazmaya koyulur.

Bir insan evladının uçabilmesi/yerden yükselmesi kitabı fantastik boyuta bağlasa da özellikle ilk iki bölümdeki masalsı anlatım son iki bölümde yerini gerçekçi/mümkün bir çizgiye kaydırıyor. Böylece Marquezvari bir masalın içinde yerini alan okur, bir süre sonra rotasını gerçek dünyaya çevirmiş oluyor Auster'in rehberliğiyle.
Zaten kitabın vermek istediği mesaj, insanın yerçekimine meydan okuyabilecek gücü ve yetisi olmasından ziyade "karşılığını vermeden bir şeyin alınamayacağı" ve "alınan şey ne kadar büyükse bedelinin de o kadar büyük olacağı"dır Walter'ın sözleriyle ki kendisine katılıyorum bu hususta.

Keyifli bir okumaydı, İlknur Özdemir çevirisinin de bunda payı büyük. Bendeki yedinci basım ama üçüncü basımdaki kapak resmi keşke diğer basımlarda da kullanılsaymış diyorum, keza eski kapağı daha çok sevdim.


Can Yayınları, basım yılı 2009 /7. basım (ilk basım: 1995), 253 syf.

6 yorum:

billur dedi ki...

Sevgili EvvelZamanİçinde;

Benim en sevdiğim Paul Auster kitabıdır. Hatırlattığınız için teşekkürler...
Sevgiler

Adsız dedi ki...

En sevdiğim yazarlardan Paul Auster. Ay Sarayı ile başlamıştı bu seruven. Hafat sonu bir arkadasim Yükseklik Korkusunu mutlaka oku dedi. Sizin yazınızla birlite pekişmiş oldu. Teşekkürler.

Unknown dedi ki...

Sevgili Billur, ben teşekkür ederim güzel yorumun için...

Sevgili Kitap Kurdu, ben de Ay Sarayı'nı henüz okumadım ve merak ediyorum, ne dersin, okumalı mıyım?

sevgilerimle...

Unknown dedi ki...

Paul Auster'ın bu kitabında büyüklere masal anlattığını düşünüyorum. Masallara bayılan biri için çok keyifli bir hikaye bence. Bu yazınızla hem romancıyı hem de hikayeyi yeniden hatırlattığınız için teşekkürler.

New York Muhtari dedi ki...

Merhaba,

Ben de Paul Auster'i cok severim. Bu yazinizi okurken, gecen senelerde kacirdigim yazar-okuyucu toplantilarini kacirdigim icin ne kadar uzuldugumu hatirladim birden.. Bi bakayim su aralar nerelerde derken, bir iki hafta sonra toplantisi oldugunu farkettim. Sanirim size bir tesekkur borcluyum..

Sagolun bu guzel yazinizla, arastirma yapmama sebep oldugunuz icin.

hedonistt dedi ki...

blogunuzu bulmak da oldukça geç kaldığımı fark ettim yazılarınızı okuduktan sonra, nedense eski blog yazarları daha kıymetli gözümde. paul auster a dönecek olursak kesinlikle görünmeyen i tavsiye ederim :)