Perşembe, Aralık 13, 2007

Sobe...

Ben küçükken; çizgi filmlerin ve oyuncakların dünyasında yaşardım...Şeker Kız Candy, Clementine, He-Man, Voltran ve Ninja Kaplumbağalarıyla çizgi âleminde... Atlı Karınca ve Susam Sokağı'nı da unutmamak lazım... Az biraz büyüdüğümdeyse Altın Kızlar, Alacakaranlık Kuşağı ve Mavi Ay, hepsi çocukluğumun kareleri...

Rengarenk birbirinden güzel elbiseleriyle kağıt bebeklerim, Cin Ali kitaplarım... Okumayı küçükken de çok severdim. İlkokulda sınıf kitaplığından az kitap almamışımdır. Hele Ülker'in hediyesi masal takvimimiz... Kibritçi Kız, Karlar Kraliçesi, Alice Harikalar Diyarında, Ali Baba ve Kırk Haramiler, Sinderella masalları...
Elma şekeri, leblebi tozu, Pembo ve Mabel sakız... Çokoprens ve Cino çikolatası...
Bayramlar bile başkaydı ben küçükken. Kapı kapı dolaşıp şeker ve para toplardık, küçük çocuk dünyamızda bayram harçlıklarımızı nasıl harcayacağımızın planlarını kurardık.
Oyunlarımız... Hele mevsim yazsa, gece 11'den önce eve girmezdik. Sokağın o zamanlar güvenli yolunda korkusuzca koşardık, yakartop, renkli istop, ip atlama ve yedi kule, illaki de sek sek...
Evlere hapsedilmeyen bir çocukluk...

Velhasıl ben, oyuncağı az, oyunu çok bir çocuktum...

Aslında ben; soğuk biri olarak görünsem de tanıdıktan sonra öyle olmadığımı söyleyen çoktur. çekingen, kendi halinde biriyim. Kitapların arasında bir dünya, büyük hayalim...
İlk kopyam; hatırlamam zor. Dersleri iyi bir öğrenci olmama rağmen, edebiyat ve tarih dersleriyle onlarla ilgili diğer dersler hariç kopya yöntemine başvurduğum olmuştur. Mesela, sıraya yazmak, kalem kutusu içine kopya koymak, uç kutusuna yazmak gibi basit ama faydalı yöntemler kulandığımı itiraf ediyorum. Ezberci eğitimde böyle oluyor ne yazık ki...

Bence cep telefonu; iyi bir buluş ama çocukların ceplerine girecek kadar da elzem bir ihtiyaç değil. Olmasa yahut bu kadar çok kullanılmasa da olur şahsi fikrimce.

En saçma huyum; insanları fazla ciddiye alırım, sonra da kendim üzülürüm.

Aşk bence; zamanımızda uzun süreli bir ilüzyondur. Herkesin çiğnediği boyalı sakızdır.
Aşkın yüceliği, sevilenin yüceliği nispetindedir, vesselam...

Sevdiğim bloglar; "bakmakta yarar var" köşemde zaten yer vermişimdir ama şöyle belirteyim:
Bloğuma ilk yorum bırakan, güzel, samimi yorumlarını hiç eksik etmeyen sevgili
Eda Suner, sıcacık yorumlarıyla ruhuma eşlik eden sevgili Yıldıznaf, beni sobeleyip bu satırları yazdıran, benim gibi kitap yorumcusu, güzel yürekli sevgili Serap, çok uzaklardan bloğumu okuyup yorum bırakan sevgili Berrin, Kur'an ve az biraz Arapça bilgim sayesinde yarışmasındaki soruları bilip kendisinden çikolata kazandığım sevgili Enes, blog dünyasıyla tanışmama vesile olan yemek siteleri: Portakal Ağacı, Devletşah, Ev Cini..., okuduğum ama adını yazmadığım daha pek çok blog var sevdiğim.
Kısacası seviyeli, faydalı ve bilgilendiren blogları okumayı seviyorum.

Detaylıca yazdım sanırım, peki ben şimdi kimi sobeleyeceğim? Benimki de nokta olsun...



7 yorum:

SERAP dedi ki...

Çok sevimlisin:)
Çocukluk anılarımız oldukça benziyor birbirine.Cino deyincede ağzımın suyu aktı valla:)
Güzel yüreğine sağlık.

Enes dedi ki...

Çikolatanı verdiğin adrese bugün yolladım.
Benim blogumu da çok güzel tanıtmışsın. Teşekkürler. (:

Berrin dedi ki...

sanırım aynı jenerasyonuz :) nerdeyse birebir çocukluk hatıralarımız..
cinoyu hatırlayamadım ama..eti cin vardı..ben pek sevmezdim :)

sofi dedi ki...

En saçma huyun benimde hep düştüğüm hatadır, artık yapmıyorum, eğittim kendimi, herkese hak ettiği kadar değer veriyorum, ciddiye alıyorum.Önce kendi değerini fark et, sonrası geliyor, kimse incitemiyor seni o zaman.Mutlu, çoçukluğundaki gibi özgür kal...

Adsız dedi ki...

Seker Kiz ne guzel anlatmissin kendini ve bizleri.
Sofi'ye katiliyorum, herkese hakettigi kadar deger verince herkes haddini biliyor.
Yeni adresin hayirli olsun sevgilerle...

Adsız dedi ki...

sana aldığım bebekte vitrinin üstünde ne güzel duruyordu.. neden oyuncağım az diyorsun :))) bil bakalım ben kimim

Unknown dedi ki...

:-) tanışıyor muyuz?