Cumartesi, Ocak 30, 2010


OĞULLAR ve RENCİDE RUHLAR

Alper Canıgüz

"Kahkahalarla ağlatan ve hıçkırıklarla güldüren kitapların yazarı" olarak anılmak isteyen... Kitapta yazarı kısaca tanıtan cümlelerin içinden çekip aldığım bu absürd/gerçeğe akırı ifade, yazarın kurgu dünyasını ve yine o dünyanın enteresan karakterlerinin varlık nedenini anlamak adına mühim.

Henüz beş yaşında, kendi ifadesiyle "insanın en olgun çağında" bir çocuk karakter, adı Alper Kamu (çağrışım: Albert Camus / kendisi aynı zamanda "absürdizm" akımının öncülerindenmiş). Memur anne-babanın çocuğu olarak geldiği dünyada, keskin zekası, sivri dili ve "büyümüş de küçülmüş"ün göz alıcı örneği Alper'in, önce çok kısa süren anaokulu macerasını dinleriz kendi dilinden. Kahramanımız ne yapar eder kendisine birkaç beden küçük gelen anaokulu eğitim sisteminden paçayı kurtarır, son söz olarak babanın şöyle okkalı küfürüyle. Alper, okuduğu kitaplar, dinlediği müzikler ve kendine has hayat felsefesiyle sanılmasın ki mahalledeki diğer bitirim arkadaşlarından daha az bitirimdir. Arkadaşları arasında en çok annesinin "sütünü iç, hırkanı giy" tembihlerine harfiyen uyan, birinci sınıfa gidip ödevleri için kendisinden yardım isteyen safça ama temiz kalpli Hakan'ı sevdiğini öğreniriz.

Ve bir gün, mahallenin çocuklarıyla maç yapıp mahallenin serserisi Gazanfer'in hışmına uğradığının akşamı, yemekte babasının Erzurum'a tayininin çıktığını öğrenir kahramanımız. Haberin üzüntüsüyle kendini dışarı atar, apartman girişindeki merdivenlerde alır soluğu. Sokak, emekli emniyet müdürü Hicabi Bey'in evinden yükselen maç gürültüsüyle çınlarken koşar adım bir siluetin çevredeki apartmanlardan birine daldığını görür. Bu arada platonik aşkı komşu kızı Alev Abla da kendisine "Karlar Kraliçesi" masalını anlatmak kabilinde arkadaşlık eder. Tam eve gireceği sırada Hicabi Bey'in camından atılan radyo, tablo, vazo ve bilumum eşyayı ve kırılan camları görünce Alev Abla'sının ikazına rağmen soluğu Hicabi Bey'in evinde alır. Daire kapısı açıktır, ev darmadağınık ve mahallenin delisi Ertan da salonun ortasında durmaktadır. Gözü Hicabi Bey'i arar ve çok geçmeden bıçaklanmış bir halde ölüsüyle karşılaşır. Deli Ertan, kahramanımız Alper ve babası karakola götürülür. Alper, gördüklerini ve bildiklerini anlatır, o akşam koşarak bir apartmana girerken gördüğü ince uzun silüetten de bahseder. Ne ki bu tanım dayağını yediği mahallenin serserisi Gazanfer'e de uymaktadır. Gazanfer karakola alınır.

Yalnız yaşayan babalarının ölüm haberini alan oğulları Rebi ve Şemi de mahalleye teşrif ederler. Hatta Rebi kahramanımızın evine misafir olur. Bu arada anne ve babasının çalıştığı iş yerine giden kahramanımız, burada babasının tayininden sorumlu müdürün kapısını çalar. İstanbul'da kalma planları müdürün insafsız tutumu sayesinde suya düşmüştür, bir süreliğine.

Alper, Hicabi Bey'in cenazesinin ardından dedektifçiliğe soyunur ve katili aramaya karar verir. Her ne kadar Deli Ertan cinayeti işlediğini itiraf etse de Alper olayın peşini bırakmamakta kararlıdır. Alper'in cinayet gecesi gördüğünü söylediği uzun ince silüet tarifine komşuları Erkin ve Koray Abi'ler de uyduğundan polis onları da gözaltına alır. Alper, Erkin ve Koray'ın evine gider ve Koray'ın sevgilisinin anlattıklarından Erkin ve Hicabi Bey arasında bir şeylerin döndüğünü anlar.

Kahramanımız bir yandan polise verdiği eşkâl yüzünden mahallenin serserisi Gazanfer'in öfkesinden kaçarken bir yandan da Hicabi Bey hakkında bilgi toplamaya başlar. Önce Hicabi Bey'in evinde gizlenmiş fotoğraf filmleri bulur ve arkadaşı yardımıyla fotoğrafları bastırır. Gördüğü manzara olayı aydınlatmasına yetecektir ama Hicabi Bey'in bilinmeyenleri bu kadarla kalmayacaktır. Alev Abla ve Erkin Abi ilişkisi, Deli Ertan'ın Hicabi Bey'in evinde oynadığı rol, yine Hicabi Bey'in öldü bilinen karısı, oğulları... Alper tüm bunlarla uğraşırken babasının tayinini iptal ettirmeyi de başarır, şantajla tabi.

Bir de mektup vardır; Alper, Hicabi Bey olayıyla uğraşırken arkadaşı Hakan bir mektup verir ona, öğretmeni mektup yazma ödevi vermiştir çünkü ve o da en sevdiği arkadaşı Alper'i seçmiştir mektup yazmak için. Ne ki Alper mektubu okumayı unutur. Olayları aydınlattıktan ve Hakan'ı epeydir görmediğini fark ettikten sonra arkadaşının evine gider ama ...

"... Seninle acı tatlı pek çok şey yaşadık bir daha hiç görüşemesekte bilmeni isterimki senin gibi bir arkadaşım olduğu için çok mutluyum. Hatta bir keresinde annem o deli çocukla arkadaşlık etmiyeceksin dedi ben yinede seninle arkadaşlık ettim. Seni seven arkadaşın Hakan Tiryaki"...

Tatlı Rüyalar'la girdik Alper Canıgüz'ün mizah dünyasına. Orada biraz rüyalar, biraz bilimsel deneyler ve biraz da aksiyonla karşılaşmıştık. Oğullar ve Rencide Ruhlar'da ise beş yaşında ama kimsenin beş yaşında olduğuna inanamadığı filozof ve dedektifçilik oynamayı seven Alper Kamu'yla tanıştık. Yazar oldukça farklı ve pek başarılı karakter seçimlerine son kitabı Gizliajans'da da devam etmiş. Onda da kendini, dünyayı ele geçirmeye çalışan uzaylıların arasında bulan bir metin yazarıyla karşılaşıyoruz. Gizliajans'ı da okumayı yeni bitirdim. Ve böylece yazarın üç kitaplık külliyatını okumuş, kendilerine kitaplığımda daimi yer vermiş oldum.
Hani şöyle "keyifli bir kitap" okumak istiyorum derseniz, aklınızda bulunsun tanışmadıysanız Alper Canıgüz iyi bir seçim olabilir.

İletişim Yayınları, basım yılı 2004, 204 syf.

3 yorum:

Çavlan dedi ki...

Alper Canıgüz, Gizliajans'ta da, Oğullar ve Rencide Ruhlar'da da Tatlı Rüyalar'da yükselttiği çıtaya yaklaşamıyor, en azından benim için Tatlı Rüyalar çok özel bir romandı, ardından gelen iki romansa onun yaratıcılığından ve insanı hayran bırakan kurgusundan yoksun, ama tabii son derece keyifli, yine bir solukta okunan kitaplar.

Unknown dedi ki...

merhaba Çavlan, hoş geldiniz...
Yazar ilk kitapta çıtayı oldukça yüksek tuttuğu için okur da ister istemez ardından gelecek kitaplarda çıtayı aşacak performans bekliyor yazardan. Ama ben yine de Alper Canıgüz'ün diğer iki kitabında da gerek karakter seçimi gerek kurgu ve de yaratıcılık hususunda başarılı olduğunu düşünüyorum.

iyi okumalar, sevgiler...

ena dedi ki...

Oğullar ve Rencide Ruhlar... İçimdeki kitap okuma şevkinin kalp masajı, ne bileyim suni tenefüsü bu kitap. Ne zaman bir şeyler okuyamaz hale gelsem Oğullar ve Rencide Ruhlar yetişiyor imdadıma....

Albert Camus diyemememe neden olan kitap...