Pazartesi, Mart 02, 2009



EFRÂSİYÂB'IN HİKAYELERİ


İhsan Oktay Anar

Yine yeni bir yazar, yine keyifli bir okuma serüveni. Çok satan ve popüler kitap listelerinden bildiğim ama henüz tanıştığım bir yazar İ.Oktay Anar.

Kitap, birkaç cümleye vuracak olursak ölüm meleği Azrail'in (ki kitapta "Ölüm" diye adlandırılmış) Cezzar Dede'yle ölümünü ertelemek için giriştiği pazarlığın neticesinde anlatılan hikayelerden oluşuyor.

Ölüm kapısını çaldığında Cezzar Dede, torunlarına hikayeler anlatmaktadır. Ölüm'ün geliş amacını anlayan Cezzar Dede torunlarına Ölüm'den Efrâsiyâb'ın hazinesinin yerini öğrendiğini söyler ve Ölüm'le birlikte sabahçı kahvesine doğru yol alırlar.
Ölüm, pazarlığa giriştiği bir başkasıyla oyun masasına oturmak için kendine eş olarak Cezzar Dede'yi getirir. Oyun sonrasında alacağını alan Ölüm, kendisine eş olduğu için Cezzar Dede'ye borçlandığını ve canını alma hususunda ona bir şans vereceğini söyler. Ondan kendisine, torunlarına anlattığı gibi hikayeler anlatmasını ve karşılığında kendisinin de ona fazladan bir saat yaşam hakkı vereceğini söyler. Cezzar Dede, teklifi kabul eder ve hikayeler anlatılmaya başlanır.

İlk hikaye korku hikayesi "Güneşli Günler"dir ve anlatıcı da "Ölüm", ardından Cezzar Dede, "Bidaz'ın Laneti"yle devam eder.

Bu arada, "Ölüm" Uzun İhsan adlı birinin canını almak için Cezzar Dede'yle yol arkadaşlığı yaparken anlatılmaktadır bu hikayeler. Uzun İhsan'ı bulup da kaybetmeler, gözden kaçırmalar ilk hikayeyle başlar ve bu kovalamaca hikayelerle birlikte sürer.

İkinci hikayeler dini hikayeler olur. Cezzar Dede "Bir Hac Ziyareti"ni, "Ölüm" "Dünya Tarihi"ni anlatır (Elli küsur sayfalık uzun bir hikayedir bu).

Ölüm madem yeryüzüne inmiş, bir faninin canını almak adına kendince kurallar koyuyor, fanilerin de bu işten yakayı sıyırabilmek için ellerinde bazı kozları olmalı -ki göklerin kanununa göre eğer yaşayanlardan biri "Ölüm"ün kalbini yumuşatıp onu ağlatır ya da güldürürse (yani bir duygu belirtisi göstermesi gerekmekte) canı bağışlanacaktır. Yani Cezzar Dede'nin kurtulabilmesi için ölümün gülümsemesi yeterlidir.

Üçüncü hikayeler aşk hikayesi olur. Cezzar Dede "Ezine Canavarı"nı, "Ölüm" ise "Hırsızın Aşkı"nı anlatır. Ardından cennet temalı hikayelere sıra gelir. Cezzar Dede "Şarap ve Ekmek"i, "Ölüm" ise "Gökten Gelen Çocuk"u anlatır.

Hikayeler biter ve Uzun İhsan her hikaye öncesi olduğu gibi yine "Ölüm"ün elinden kaçar.

Cezzar Dede ve Ölüm , evde kendilerini bekleyen torunlara laf geçirmenin kolay olmadığını görünce "Ölüm" çocuklarla pazarlığa girişir ve kendini güldürebilme işini çocuklara bırakır. Eğer çocuklar "Ölüm"ü gülümsetebilirlerse "Ölüm" dedelerini götürmeyecektir. Küçük bir kız çocuğunun yüzünde gördüğü "şey" gülümsetir onu ve "Ölüm"ün mührü kırılır.

..........................................

Yazar felsefe eğitimi almış ve felsefe dalında öğretim görevlisi. Hal böyleyken felsefenin eserlerine sirayet etmemesi düşünülemez tabi. Efrâsiyâb'da her ne kadar olay hikayeleri anlatılsa da hikayelerin özünden felsefe tadını almak mümkün -ki bu tadı severim.

Canın bağışlanması karşılığında hikaye anlatma faslı "Binbir Gece Masalları"nı çağrıştırıyor.

Yazar, hikayelerine konu olarak geniş bir yelpazeden faydalanmış. Öyle ki vampirler, kurt çocuklar, taşa dönüşen kaynana, inleyen keman, leyleğin getirdiği çocuk...gibi dinleyerek ya da izleyerek aşina olduğumuz fantastik öğeleri keyifli hikayelere dönüştürmüş, esprili ve imalı diliyle.


Güzel ve keyifli bir okuma serüveniydi kendi adıma.

*Efrâsiyâb: İranlıların Afrasib veya Efrasiyab olarak bildiği Alper Tunga'nın Şehname'deki diğer adı. Firdevsi'nin Şehname adlı eserindeki anlatıma göre İranlıların karşısında yer alır ve ölüm meleğinden kaçmak için yer altında yaptırdığı bin sütunlu sarayına sığınır. Öylesine büyük ve görkemli bir saraydır ki, içerisinde kendi güneşi ve ayı bile vardır ancak bütün kudretine rağmen Efrasiyab, ölüm meleğiyle yaptığı mücadeleyi kaybeder. Hikayenin bugünkü Semerkant'ta bulunan Efrasiyab Tepeleri'nde geçtiğine inanılır.
kaynak:
VikiSözlük


İletişim Yayınları, basım yılı 2008 (ilk basım 1998), 245 syf.

9 yorum:

gülçin dedi ki...

i.oktay anar'ın kitaplarını çok severek okudum ben de. favorim puslu kıtalar atlası ile suskunlar. efrasiyab2ın üç-dört yıl önce tiyatrosunu seyretmiştim akm'de. dev kuklalar vardı, oldukça etkileyiciydi. keyifli keşifler :)

sevgiler.

Unknown dedi ki...

Sevgili Gülçin, teşekkür ederim yorumun için.
Yazarla yeni tanıştım ama Suskunlar ve Puslu Kıtalar Atlası'nı da merak ediyorum doğrusu.
Tiyatro sahnesinde izledin demek, eminim çok keyiflidir.

sevgiler...

B.Ozgun dedi ki...

Efrasiyab Hikayelerini, okuduktan hemen sonra İstanbul Devlet Tiyatrolarında Işıl Kasapoğlu'nun rejisiyle seyretmiş ve hayran kalmıştım.
Tam bir görsel şölendi.
Yıl 2002...
Zaman çabuk geçiyor...
Ancak Anar'ın yazınında doruk noktasının Suskunlar olduğunu düşünürüm.
Bir başyapıttır bence.

B.Ozgun dedi ki...

Bu arada unuttum.
Blogunuzu inceleme firsatim olmamıştı daha önce.
Emeğinize hayran aldım.
Benim diyen edebiyat dergilerini boşa çıkartır.
Tebrik ederim.

cinar dedi ki...

en sevdiğim kitaplarindan biridir bu. puslu kıtalar atlası da öyle. tiyatrosundan bihaberim. seyretmeyi çok isterdim.
sevgiler.

asli koyuncuoğlu dedi ki...

Efrasiyab'ın Hikayelerini ben de çok severek okumuştum.Binbirgece masalları tadında bir kitap.Yazarın Puslu Kıtalar Atlası,Suskunlar ve diğer kitapları da okumadıysan çok güzel,naçizane tavsiyem

Unknown dedi ki...

Sevgili Burçin Özgün, hoş geldiniz...
Çok teşekkür ederim güzel yorumunuz için.
Suskunlar'ı okuma listeme ekledim. Ne güzel, demek tiyatro sahnesinde siz de izlediniz Efrâsiyâb'ı. Ne diyeyim, kıskandım :-)

Bloğum hakkında söylediklerinize gelince; ben amatör bir yazarım. Yani bu işin eğitimini almadım. Ama hayalimdi edebiyat üzerine herhangi bir meslek. Ben okumayı, okumayı seven insanları kısacası bilgiyi seviyorum. Bu uğurda okuduğum kitapları hem unutmamak hem başkalarıyla paylaşmak adına yorumlamaya çalışıyorum. Ayrıntılı edebiyat eleştirisi yapmıyorum, daha doğrusu yapamıyorum çünkü eğitimini almadım dediğim gibi ama okuma eylemi hayatımın vazgeçilmezlerinden olduğundan -ki yazmayı da sevdiğimden- bu bloğu oluşturdum.
İltifatınızı tam anlamıyla üzerime alamıyorum çünkü eksiklerimi biliyorum ama o güzel sözleri sarfettiğiniz için de gururlandım, mutlu oldum açıkçası.

Çok teşekkür ederim ve yorumlarınızı her daim beklerim.

Unknown dedi ki...

Sevgili Çınar, sana katılıyorum, ben de izlemeyi çok isterdim.


sevgiler...


Sevgili Aslı, ne güzel yazarın tüm kitaplarını okumuşsun neredeyse. Tavsiyeni dikkate alacağım.

sevgiler...

Adsız dedi ki...

merhaba;
i.oktay anarın hiçbir kitabını okumadım fakat blog okumayı çok seviyorum çok da bloglarda dolaşıyorum bütün blogcular birbirlerinden etkilendikleri için belki de hangi bloğu okusam anarın kitabını okumuş.
tanıttığınız kitaptaki hikayede aklıma brad pitt in meet joe black filmini getirdi.