Pazar, Şubat 14, 2010

evvel zaman içinde, radyo tiyatrosu dinliyor...

Geçenlerde internet üzerinden yayın yapan bir radyo kanalına rastladım ama bu rastlantıyı güzel kılan o sırada kanalda radyo tiyatrosu veriyor olmalarıydı. Yıllar sonra yeniden...
Aşağı yukarı on beş yıl kadar önce dinlemiştim rahmetli dedemin radyosunda. Dedemin radyosu hiç susmazdı. Çoğunlukla haberler ve Türk sanat müziği nağmeleriyle yoğrulan sesler hafızamda yer etmiş olsa da radyo tiyatrosu da belleğe yerleşmiş olmalı ki o radyo kanalını bulduğumda kaybettiğim bir şeyi bulmuşçasına sevindim. Ve kitap, film, tiyatro vb. konularda oldukça iştahlı olan ben, cep telefonuma elli-altmış tane radyo tiyatrosu yüklettim, böylece mutfak işlerine daldığım zaman arka fonda bana eşlik edecek ve sıkıntımı alacak çok iyi bir eşlikçi bulmuş oldum kendime.

Tiyatronun bambaşka bir büyüsü olduğunu düşünmüşümdür hep. Radyo tiyatrosu da sahne tiyatrosu gibi bambaşka. Yüzleri görmüyorsunuz, jest ve mimiklere şahitlik edemiyorsunuz ama ses efektlerinin ufacık yardımıyla ve seslendirme sanatçılarının mükemmel yorumlarıyla hayat bulan büyülü bir dünyaya dinleyerek dahil oluyorsunuz radyo tiyatrosunda.

A.Hitchcock, A.Christie ve Monte Kristo Kontu radyo tiyatrosunda da karşıma çıkmasınlar mı? Ee, bu üçünü pek bir severim madem öyle bir de radyo tiyatrosu olarak dinleyelim dedim ve Hitchcock'un yazdığı Mumyalar, Komşunun Hanımı, Kadın Düşmanı'nı; A.Christie'den on bölüm halinde On Küçük Zenci ve Köşkte Cinayet'i dinledim önce. Monte Kristo'ya henüz başlamadım ama keyifli olduğuna eminim. Devamında V.Hugo'nun İdam Mahkumunun Son Günü(mükemmeldi), A.Çehov'un Mazlumun Ahı, Dostoyevski'nin Beyaz Geceler'i, Gogol'un Palto'sunu dinledim. Çevirilerden başka yerli oyunlar da dinledim pek çok. Onların arasında da -özellikle polisiye türünde- çok başarılı olanlar vardı.

A.Christie'nin Ve Perde İndi ve varsa diğerlerini de yakın zamanda dinlenmek üzere listeye alıyorum.

Dizilerden ve sinema filmlerinden aşina olduğumuz usta seslendirme sanatçılarıyla radyo tiyatrosunda karşılaşmak ve o seslerin sahiplerini tahmin etmeye çalışmak da ayrıca bir keyifti. Hele ki Rocky serisinden Bill Cosby'e ve Fred Çakmaktaş'a kadar pek çok karaktere ses veren Sezai Aydın'ın mükemmel dublajıyla (Mumyalar ve Bir İdam Mahkumunun Son Günü'ndeki performansı) bu keyfi ikiye katlamak mümkün.

Dublaj bir sanat dalı mı bilmem ama değilse bile olmalı. Ve kesinlikle seslendirme yapmak her yiğidin harcı değil, altını çizelim.

Henüz radyo tiyatrosuyla tanışmamış olanlar için naçizane tavsiyem: aklınızın bir köşesine -ama en kuytuya değil- yazın ve dinleyin.

3 yorum:

Berrin dedi ki...

radyo tiyatrosunu sanırım en son 5 6 yaşlarındayken dinlemiştim:)
efektlerden en çok ayak sesleri ve kapı gıcırtısını hatırlıyorum.

Unknown dedi ki...

:-) Tekrar dinlemenin zamanı gelmiş o zaman Berrin. Çok keyif alacağına eminim.

sevgiler...

Adsız dedi ki...

hımmm güzel onküçük zenci'yi benim için de dinle "bursadan sıra arkadaşın"